Güneş doğunca yandı ve kökü olmadığı için kurudu. Tohumların bir kısmı da, dikenler üzerine düşdü, dikenler çıkıp, onları boğdular. Ba’zıları da iyi toprak üzerine düşdü. Ba’zısı yüz, ba’zısı altmış, ba’zısı otuz kat semere verdiler. Kulakları olan işitsinler.) Burada birincisi, ya’nî yol kenârına atılan tohumlar, kelâm-i ilâhîyi işitip onu inkâr eden, ona inanmıyan kimselere benzetilmişdir. İkincisi, ya’nî taşlık yere ekilen ve kök salmıyan tohumlar, kelâm-ı ilâhîyi işitip, onu kabûl eden ve bir müddet sonra inkâr eden mürtedlere benzetilmişdir. Üçüncüsü, ya’nî dikenler arasına atılan tohumlar, kelâm-ı ilâhîyi işiten, kabûlünden sonra, dünyâya dalan ve mal kazanmak sevdâsına düşerek, ibâdet etmiyenlerdir. Dördüncüsü, ya’nî iyi toprağa ekilen ve katkat meyve veren tohumlar ise, kelâm-ı ilâhîyi işiten, anlayan ve îcâbı üzere hareket edenlerdir.
Dîn-i islâmda bu vasf, bu sıfat sâhiblerinin birincisine, kâfirler, ikincisine, mürtedler vemünâfıklar, üçüncüsüne fâsıklar [günâhkârlar], dördüncüsüne ise, müttekî ve sâlih mü’minler ismi verilmiş ve bu ta’bîrler kullanılmışdır.
[Allahü teâlânın rızâsını, sevgisini kazanmak için çalışanlara, (MÜTTEKÎ ve SÂLİH) denir. Allahü teâlânın rızâsını, sevgisini kazanmış olana (VELÎ) denir. Allahü teâlânın rızâsını kazanmış, başkalarını da Allahü teâlânın rızâsına kavuşdurmağa çalışana (MÜRŞİD) denir.]
Kur’ân-ı kerîmde, bu dört sınıf kimsenin her biri hakkında, va’d ve vaîdi, ya’nî mükâfât ve cezâ verileceğini bildiren pek çok âyet-i kerîme vardır. Bunların toplanmasına ve zikr edilmesine bu kitâbımızın hacmi müsâid değildir. Ancak burada her biri ile ilgili bir âyet-i kerîmenin meâlini zikr etmekle iktifâ edeceğiz. Kâfirler hakkında Bekara sûresinin altıncı ve yedinci âyetlerinde meâlen: (Ey Habîbim [Kalblerine îmân nûru girmeyen, kalbleri küfr karanlığı ile kaplanmış olan] kâfirleri azâb ile korkutman veyâ korkutmaman müsâvîdir. Onlar îmân etmezler. Allahü teâlâ onların kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mührlemişdir, perde çekmişdir. Onlar için, büyük bir azâb vardır) buyurulmuşdur. Münâfıklar hakkında, Bekara sûresinin sekizinci âyetinde meâlen: (İnsanlardan ba’zıları, biz Allahü teâlâya ve kıyâmet gününe inandık derler. Hâlbuki onlar, îmân etmiş değillerdir) buyurulmuşdur. [Kur’ân-ı kerîmde münâfıklar hakkında, bizzat münâfıklardan bahseden otuziki uzun âyet vardır. Ayrıca nifâkdan, münâfıklıkdan bahs eden âyetler de çokdur.] Günâhkârlar hakkında Zümer sûresinin elliüçüncü âyetinde meâlen: (Ey Resûlüm! [Benim tarafımdan mü’minlere] Söyle: Ey benim günâhda nefsleri üzerine isrâf eden [haddi aşan] kullarım.