[Peşâver üniversitesi öğretim üyelerinden, Ülfet Azîz Essamed, 1399 [m. 1976] senesinde üçüncü baskısı Pakistânda yapılan, (A Comparative Study of Christianity and İslâm) ya’nî, (İslâmiyyet ile hıristiyanlığın mukâyesesi) ismli kitâbının, (Hıristiyan Akîdelerinin Kaynağı) kısmında diyor ki:
(Îsâ aleyhisselâmın teblîg etdiği nasrânîlik ile, göğe yükseltilmesinden sonra te’sîs edilen ve çeşidli kiliselerin inandığı hıristiyanlık, birbirinden çok farklıdır.
Îsâ “aleyhisselâm” Allahü teâlânın emrlerini, ümmetine teblîg eden ve onlara va’z ve nasîhat eden ve insan olan bir Peygamber idi.
Ümmetinden, tevbe etmelerini ve eski, bozuk, kötü âdet ve alışkanlıklarından vazgeçmelerini istemişdi. Îsâ “aleyhisselâm” yeni bir dînin kurucusu değildi. Mûsâ aleyhisselâmın şerî’atinin yenileyicisi idi.
Îsevî dîni, va’z ve nasîhat idi. Bu dinde (Vaftîz) ve (İşâ-i Rabbânî) gibi, âyinler yok idi.
O, günâhlara keffâret olarak ve çarmıha gerilerek kurban edilmeğe gelmemişdi.
Îsâ aleyhisselâmın, göğe yükseltilmesinden hemen sonra, kendisine îmân eden ve yakın arkadaşları olan havârîler, kendilerine resûller ismini verdiler.
Havârîler, hiç şübhesiz Îsâ aleyhisselâmın yolunda olan, tek Allaha inanan ve Îsâ aleyhisselâmı onun elçisi kabûl eden kimselerdi.
Havârîler, her işde, Îsâ aleyhisselâmın kendilerine emr etdiği gibi, Mûsâ aleyhisselâmın şerî’atına göre amel etdiler.
Filistin ve civârında, büyük yehûdî cemâ’atleri oturmakda idi. Fekat, Kudüsde oturan yehûdîler, dünyâ yehûdîlerine göre çok azdı.
İskenderiyye (Alexandria) şehri büyük bir kültür merkezi idi. Burada birçok dînî ve felsefî görüşler öğretilmekde idi.
Yehûdîlerin parçalanmaları ve bozulmaları, yunan felsefesi ve mevcûd putperest cemâ’atlerin te’sîri ile olmuşdu. Bu putperest cemâ’atlerin her biri, kurtarıcı tanrılar edinmişlerdi.
Îsâ aleyhisselâm, Peygamberlik vazîfesini yapmağa başladığı zemân, yehûdîlerden ba’zıları, onu beklenilen Mesîh kabûl etdiler. [Îsâ aleyhisselâmın, üç sene gibi kısa bir zemân süren teblîginden sonra, kendisine inanan yehûdîler çoğaldı.] Ancak, Onun sözlerini ve kendisini, yunan felsefesi ve putperest cemâ’atlerin fikrleri ışığında, tefsîre tâbi’ tutdular. Böylece, Îsâ aleyhisselâmın hakîkî dîni, değişdirilmeğe başlandı.