369

Fekat, bu üç cevherin tabîatleri, birleşmeleri ve birbirlerine uymaları husûsunda, her biri farklı i’tikâda sâhibdirler. Ba’zılarına göre, üç uknûmdan maksad, her biri, ayrı ayrı şahslar olmayıp, asl olan bir zâtın sıfatlarıdır. Ba’zılarına göre, ilm uknûmu (Kelâm)dır. Mesîhin cesedi ile birleşmişdir ki, bu tam bir birleşmedir. Suyun şerâb ile birleşmesi gibidir. Melekâiyye fırkasına göre, güneşin kristal camda parlaması gibidir. Nestûriyye fırkasına göre ise, tanrı et ve kana dönüşerek Mesîh olmuşdur. Ya’kûbiyye fırkasına göre ise, tanrının insanda görünmesi, meydâna çıkmasıdır. Bu görünme, meleğin beşer [insan] sûretinde görünmesi gibidir. Ba’zı fırkalara göre ise, nefsin beden ile birleşmesi gibi, tanrı insan ile birleşmişdir. Böylece, aklın ve mantığın aslâ kabûl edemiyeceği birçok şeyler, Îsâ aleyhisselâmın [Nasrânî] dînine sokuldu. Bu akîdelerin [inançların] bâtıllığı, müslimânların kelâm âlimleri ve akl sâhibleri tarafından isbât edilmişdir. Tafsîlâtını ve tahkîkını isteyenler, bu âlimlerin kitâblarına mürâce’at edebilirler. Fekat protestanlar, kelâm ilminde kendilerine verilen cevâblara ve yapılan i’tirâzlara karşı, (Bu esrâr-ı ilâhiyyeden olup, insan aklı bunu kavramakdan âcizdir) demekden başka, bir cevâb verememişlerdir. Bu cevâbın, akl sâhiblerinin nazarında kıymetinin ne olacağı ise, ortadadır.

Hâl böyle iken, protestanların ileri gelenleri, teslîs inancının Kur’ân-ı kerîmde olmaması, (hâşâ) Kur’ân-ı kerîmin doğru, hak bir kitâb olmadığına delîldir demişlerdir. Bu, esrarkeş bir kimsenin kuyumcu dükkânına gidip, esrar, afyon sorup, bu dükkânda öyle uyuşturucu şeyler bulunmaz, mücevherler ve kıymetli eşyâ bulunur diye cevâb verilmesi üzerine, öyle ise, sen de tüccâr değilsin demesine benzer. Protestanların bu sözlerinin de, diğerleri gibi, hiç kıymeti yokdur.

Hıristiyan misyonerler tarafından, bu teslîs fikrinin sistemli bir şeklde, müslimânlar arasında yayılmağa çalışıldığı görülmekdedir. Ne acıdır ki, ba’zı câhil müslimânların bunlara aldandıkları, çocuklarını korkuturken veyâ başka zemânlarda, Allah baba, Allah dede dedikleri ve Allahü teâlâ sanki gökde imiş gibi, elleri ile semâyı gösterdikleri esefle görülmekdedir. Allahü teâlâya, baba, dede demenin hiç câiz olmadığını, Kur’ân-ı kerîmde İhlâs sûresi açıkca bildirmekdedir. Kasıdlı olarak, böyle söylemek küfrdür. Allahü teâlâ doğmamışdır, doğurulmamışdır. Baba, oğul ve dede olmakdan ve mekândan münezzehdir. Allahü teâlâ, gökde değildir ki, Onun ismi söylenirken el ile gökler gösterilsin. Allahü teâlâ, her an her yerde hâzır ve nâzırdır. Herşeye hâkim ve mâlikdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.