369

İslâm dîninde, hiç kimse, günâh ile veyâ kâfir olarak doğmaz. Zâten, bunu akl da kabûl etmez.

İkinci derece: Farzları yapmakdır. Farzların terki büyük günâhdır. Allahü teâlânın yapınız diye emr etdiği şeylere farz denir. Farzları yapmak, çok kıymetlidir. Hele farzların unutulduğu, harâmların yayıldığı bir zemânda, farzları yapmak, dahâ çok kıymetlidir. Farzları yapanlara büyük ecr ve mükâfâtlar vardır.

Üçüncü derece: Tahrîmî mekrûhlardan, ya’nî harâma yakın mekrûhlardan sakınmakdır. Tahrîmî mekrûhlardan sakınmak, vâcibleri yapmakdan dahâ kıymetlidir.

Dördüncü derece: Vâcibleri yapmakdır. Vâcibleri yapmak da, farz kadar olmasa bile, çok sevâbdır. Vâcibler, farz olup olmaması şübheli olan ibâdetlerdir.

Beşinci derece: Tenzîhî mekrûhlardan sakınmakdır. Tenzîhî mekrûh demek, halâla yakın olan mekrûhlar demekdir.

Altıncı derece: Müekked sünnetleri yapmakdır. Sünnetleri terk etmek, günâh değildir. Özrsüz devâmlı terk etmek ise, küçük günâhdır. Sünneti beğenmemek ise küfrdür.

Yedinci derece: Nâfileler ve müstehablardır. Nâfileleri yapıp yapmamakda müslimânlar serbestdirler. Yapmıyana, terk edene cezâ olmadığı hâlde, iyi niyyet ile yapana ecr ve mükâfât vardır.

Oruc, Kur’ân-ı kerîm âyetleri ile açıkca farz kılınmış olduğu için, onda aslâ serbestlik olamaz. Çünki, islâm dîni, Allahü teâlânın emrleri ve yasakları üzerine te’sîs edilmişdir. Orucun şeklini ve vaktini değişdirmeğe hiç bir beşer muktedir olamaz. Fekat hıristiyanlık, bir çok def’a değişdirilip, tahrîf edildiğinden, onu herkes dilediği gibi değişdirmişdir.

c) (Hâşâ) biz Allahü teâlânın oğulları değiliz. Âciz kullarıyız. O ise, bizim hâlıkımız ve rızk vericimizdir. Onun emri ile hareket etmekde, bizce aslâ utanılacak bir hâl olamaz. Allahü teâlâya kullukdan yüz çevirmek, i’tirâzcı, kibrli ve gururlu kimselerin işidir.

(Bir ay müddet ile, bilhâssa yaz günlerinde gündüzleri yimeyip içmeyerek, âdet olanın zıddına geceleri yiyip içmek, sıhhate zararlı olup, çeşidli hastalıkların meydâna gelmesine sebeb olduğu, mütehassıs tabîbler tarafından iddi’â edilmişdir) sözü de doğru değildir. [Vâki’ olanın tersini söylemekdir, iftirâdır.] Çünki, orucun edeblerinden birisi de, iftâr zemânında mi’deyi doldurmayıp, henüz iştihâ varken yemekden el çekmekdir. Bu edebe riâyet edenlerin, hasta olmak değil, bil’aks sıhhat bulacakları bütün tabîbler tarafından ittifak ile bildirilmişdir. Böyle oruc tutmanın sıhhat için fâideli olduğu muhakkakdır.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.