369

Bunlar, her yere kolaylıkla yayıldığı, şefkat ve merhamet dîni olduğu iddiâ edilen hıristiyanların yapdıkları zulmlerdir. Fâtih Sultân Muhammed hân,[1] 857 [m. 1453] de İstanbulu feth edince, rumların ellerinden mallarını almamışdır. Dinlerini yasaklamamışdır. Hıristiyan Bizansın zulmünden bıkıp usanan halk, Osmânlı adâletine kavuşmak için Bizansa değil, Osmânlı devletine yardım etmişdir. İstanbulun fethinden sonra, Fâtih Sultân Muhammed hân, kiliseleri yakıp yıkmamış, bil’aks Fener kilisesine yardım etmişdir. Ayasofyayı ise, gâyet güzel ta’mîr edip, genişletmiş ve harâb olan bu kiliseyi ihtiyâca binâen de, câmi hâline getirmişdir. Müslimânlar, feth etdikleri yerlerdeki gayr-i müslimlerden cizye almışlardır. Bu cizye onların mallarını, canlarını, nâmûslarını ve dinlerini korudukları için, müslimânların yapdıkları mu’azzam masraflara karşılık aldıkları az bir ücretdir ki, bunun da çeşidli şartları vardır. Cizye olarak alınan paraların, hayr işlerinde kullanılması emr olunmuşdur. Papazın söylediği gibi değildir. Günümüzde de her devlet, vatandaşından çeşidli vergiler almakdadır.] Papazın bu i’tirâzları, hakkı bildirmek için değildir. Bu sözlerinin te’assub ve bozuk düşüncesinden veyâ para hırsından olduğunu anlamamak için ahmak olmak lâzımdır. Fekat haçlı seferlerinde ve Endülüsde yapılan vahşetler kendi kitâblarında da yazılı olduğundan, hiç bir akl ve insâf sâhibi kimse, papazın bu hîle ve yalanlarına aslâ aldanmaz.

Yine bu papaz, (İslâm memleketlerinin en ehemmiyyetlisi olan Osmânlılarda, yakın bir zemâna kadar, gayr-i müslim tebe’aya hakâret edici ta’bîrler kullanılıyordu. Yakın bir zemândan beri, bunlar yasaklanmış ve onların da müslimânlarla aynı hukûka sâhib olmasına karâr verilmişdir. Bu, yukarıdaki sözümü doğrulayan bir hâldir) demekdedir.

CEVÂB: Gayr-i müslim tebe’anın müslimânlarla eşid olan hukûku, tâ Fâtih Sultân Muhammed hân zemânından beri, Osmânlı devletinde cârî ve mu’teber idi. Rum kilisesine tanınan imtiyâzları Fâtih Sultân Muhammed hân acabâ hangi mecbûriyyetden dolayı tanımışdır. Osmânlı sultânlarının hepsi, bu adâlet ve imtiyâzları hep, kitâbımızın yirmialtıncı sahîfesinde bildirdiğimiz Muhammed aleyhisselâmın emrlerine uymak için yapdılar. Fenerli ta’bîr edilen rumları, Osmânlıların dışişleri bakanlığında olan dîvân tercümanlıklarında ve Eflâk ve Boğdan prensliklerinde vazîfelendirmeleri, acabâ devletin hangi ihtiyâcına mebnî idi?

[1] Fâtih, 886 [m. 1481] de vefât etdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.