369

Yaşlıca bir adamın genç zevcesi, açık saçık dolaşıp, istediği delikanlılar ile görüşse ve bu adam zevcesini bundan men’ edemiyerek, başkaları ile yatıp kalkmasından şübhe etse, bu kadından dünyâya gelen çocuklar her gün, gözünün önünde koşup gezerken, aşağılık duygusu içerisinde âh ederek, elbette bu çocuklar benden değildir, fekat benim mîrâsımı paylaşacaklardır demez mi? Dünyâdaki ömrünü gam ve keder içerisinde geçirmez mi? O kimse için, bundan büyük azâb olur mu? Yâhud, afîfe genç bir kadın, kendi rızâsı olmadan iktidarsız bir ihtiyârla veyâ hiç hoşlanmadığı bir adam ile evlendirilse, bu kadın, bütün gençliğini büyük bir azâb içerisinde geçirir. Ayrıca, ondan meydâna gelecek neslden, medenî bir cem’iyyeti mahrûm bırakmak, hikmete hiç uygun olmayan ve medeniyyetin îcâb etdirdiği bir şey değildir. Bu kadın, artık canından bezerek, kocası hayâtda iken, bu belâdan kurtulamıyacağını bilince, uygun bir vaktde kocasını suîkast ile ortadan kaldırma fikrine kapılırsa veyâ afîfe iken ızdırâb, üzüntü ve gençlik arzûları ile yoldan çıkarsa, papazlar mes’ûl olmaz mı?

Erkeklerle kadınların bir arada toplanmaları, oturup kalkmaları ve balolarda kadınların boyunları, gerdanları, kolları açık olarak dans etmeleri ve süs eşyâlarını ve zînetlerini takarak gelip, kadın erkek karma karışık oturmaları câiz olunca, buralarda gözlerini birbirlerine bakmakdan muhâfaza edecek kaç erkek ve kaç kadın bulunabilir? Müslimân kadınların, evlerinden sık sık sokağa çıkmaları ve yabancı erkeklerle konuşmaları ve bir arada bulunmaları, gülüp şakalaşmaları olmadığından, onlar için böyle bir tehlüke yokdur. Bir müslimânın zevcesi, çirkin ve kötü huylu olsa bile, kendisi ondan başka kadın görmediğinden ona kanâat eder. Müslimân bir hanımın, kocası ne kadar uygunsuz olsa da, kendisi başka bir erkekle konuşmadığı, oturup kalkmadığı için, ona tehammül eder ve geçinir gider. Felâkete sebeb olacak, zararlı hâllerde bulunmazlar. Kıskançlık sâhibi ve ayb bilen bir kimse için, islâm dîninden başka bir dinde, aslâ kalb huzûru ile yaşamak mümkin değildir. Dahâ önce de söylediğimiz gibi, her milletin kendine mahsûs ba’zı âdetleri olup, bunlardan ayrılması mümkin olamıyacağından, biz i’tirâzcı papaza iffet ve ismetin [nâmûs ve hayânın] lezzetini ve letâfetini anlatacak değiliz. Çünki bu, vicdânî bir lezzetdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.