369

Hesâba göre, cesed, iki gece bir gün mezârda kalmışdır. Bu hesâba göre, üç gün üç gece arz içinde durmadığından, Mattanın bu sözü, vâki’ olanın zıddı olur. Bir diğer husûs ise şudur: Îsâ aleyhisselâm hakîkaten bu sözü söylemiş ise, onun kıyâm etmesinde, şâkirdler aslâ şek ve şübhe etmeyip, hemen gördükleri anda kabûl etmeleri lâzım gelirdi. Hâlbuki, onun kıyâm etdiğini haber veren kimseleri, havârîlerin hepsinin bir anda tekzîb etdikleri ve kıyâmına aslâ inanmadıkları, İncîllerde yazılıdır. Bu hakîkatler karşısında, (Çarmıha gerilenin Îsâ aleyhisselâm olmadığı ve Onun bulunduğu yeri haber veren Esharyûtî Yehûdâyı, Îsâ aleyhisselâm zan ederek, çarmıha gerdiklerini ve Îsâ aleyhisselâmın göke çıkarıldığını) bildiren (Kur’ân-ı kerîm)e karşı, papazların sükûtdan başka verecekleri cevâbları yokdur.

İslâm i’tikâdına göre, bütün Peygamberler “aleyhimüsselâm”, ma’sûmdurlar. Yalan söylemekden, hîle yapmakdan berîdirler. Allahü teâlâ, kudret-i ilâhiyyesi ile, Îsâ aleyhisselâm çarmıha gerileceği sırada, yehûdîlerin gözüne, onu haber veren şahsı Îsâ aleyhisselâm şeklinde göstermiş ve onu çarmıha germişlerdir. Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâmı hemen semâya yükseltmişdir. Müslimânların bu i’tikâdları dahâ ma’kûl ve Îsâ aleyhisselâmın nübüvvetinin şânına dahâ lâyıkdır.

Nisâ sûresinin yüzelliyedinci âyetinde meâlen: (Hâlbuki onlar,Îsâyı öldürmediler ve onu asmadılar, lâkin başkası onun şekline sokuldu [onu asdılar]) buyurulmuşdur. Bütün tefsîr âlimleri “rahimehümullah”, bu âyet-i kerîmeyi, Îsâ aleyhisselâmın öldürülmediği ve çarmıha gerilerek asılmadığı şeklinde tefsîr etmişlerdir.

Âl-i imrân sûresinin ellibeşinci âyetinde meâlen: ([Hâtırla ki]Allahü teâlâ, Îsâya“aleyhisselâm”, muhakkak ben seni yerden [en mükemmel şeklde] alıp, meleklerin makâmına yükselteceğim [dedi]) buyurulmuşdur. Papazlar, bu âyet-i kerîmenin Nisâ sûresinin yüzelliyedinci âyet-i kerîmesini nakz etdiğini söyliyorlar. Âl-i imrân sûresinin ellibeşinci âyetindeki, (Müteveffîke)lâfzını Îsâ aleyhisselâmın vefât etmiş olduğuna delîl getirmek istiyorlar. Hâlbuki, bu lâfzın sıfat olduğunu, (Müteveffîke) ya’nî seni öldüreceğim ma’nâsına olmadığını düşünmezler. [Bir hıristiyan papazın hâzırlamış olduğu ve Beyrutda katolik matbâasında basılmış olan arabca (El-müncid) lügat kitâbında (teveffâ) kelimesine (Hakkını tam olarak almak) ma’nâsı verilmişdir. Bu, şânına lâyık olanı vermek demekdir. Öldürmek ma’nâsında mecâzen kullanılmakdadır.] Ya’nî bu âyet-i kerîmenin meâli, (Ben seni öldürürüm ve yükseltirim) demek değil, (Ben senin şanına lâyık olanı yaparım, meleklerin makâmına yükseltirim) demekdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.