369

Ya’nî, Zeyd, aynı anda hem hareketli, hem hareketsiz olamaz. Yâ hareketlidir yâhud hareketsizdir.]

İki ilâhın fi’lleri, yek-diğerinin aynı olursa, aralarında muhâlefetin bulunması, yâ mümkin olur veyâ olmaz. Muhâlefet mümkin olamaz. Çünki ikisi, aynı şeyi irâde etmekdedirler. İkinci şeklde ya’nî muhâlefetin mümkin olması ise, ikisinden birisinin âcizliğini îcâb etdirir. Âcizlik ise, mahlûkluk, sonradan olma, ya’nî yaratılma alâmetidir. Bu ise, ilâhlığın şânına yakışmaz. Sonradan yaratılan ilâh olamaz.

2 — Âlemin yaratıcısının [hâşâ] iki olduğu farz olunsa, ikisinden biri, tedbîrinde ya’nî dilediğini yapmakda yâ kâfî olur veyâ olmaz. İki ilâhdan birincisi, yaratıcı olarak, dilediğini yapmakda kâfî ise, ikinci ilâhın zâyi’ ve zâid ya’nî lüzûmsuz ve fazla olması îcâb eder. Bu ise, noksanlıkdır. Noksan olan ise, yaratıcı, ya’nî hâlık olamaz. Eğer ikinci ilâh, dilediğini yapmakda kâfî gelirse, birinci ilâhın yok ve âtıl olması îcâb eder.

3 — Âlemin yaratıcısının [hâşâ] iki olduğu farz olunsa, kudretlerin [mahlûklara] te’sîrinde, yâ birbirlerine muhtâcdırlar veyâ değildirler. Yâhud, biri diğerine muhtâc olup, diğeri ona muhtâc değildir.

Birinci sûretde, ikisi birbirine muhtâc olduğundan, noksan olmaları lâzım gelir. Noksan olan ise, ilâh olamaz. İkinci sûretde, ya’nî ikisi de birbirine muhtâc değilse, ikisinin de ilâh olmaması lâzım gelir. [Çünki her biri, diğerine göre, fazla ve lüzûmsuz olması îcâb eder. Bu da, ilâhlık vasfına zıddır.] Çünki ilâh, her şeyin kendisine, her an muhtâc olduğu ve her şeye kâfî olan bir varlık olup, buna ihtiyâc duyulmaması olamaz. Üçüncü sûretde ise, muhtâc olan nâkıs olacağından, sâdece muhtâc olmıyanın ilâh olması ya’nî ilâhın bir olması lâzım gelir.

Kâdî Beydâvî “rahmetullahi aleyh”[1] buyuruyor ki, âlemin yaratıcısının iki olduğu kabûl edilse, her iki ilâhın, bütün mümkinâta kudretlerinin kâfî gelmesi, müsâvî [eşid] olur. Çünki, kudreti kâfî olmak, imkânın, ya’nî var ve yok etmenin sebebidir. Var ve yok olabilmek, ya’nî mümkin olmak ise, bütün varlıklar arasında müşterek bir vasfdır. Buna göre, âlemde hiçbir varlığın olmaması îcâb eder. Çünki mevcûd olacak, yaratılacak şeyin vücûdünde, yaratılmasında, iki ilâhdan her ikisi de te’sîr etmez veyâ biri te’sîr edip, diğeri te’sîr etmez. Her iki sûretde de (tercîh-i bilâ müreccih) olması lâzım gelir. [Tercîh-i bilâ müreccih, iki şeyden birini diğerine tercîh etmeğe hiç bir sebeb yok iken, o iki şeyden birini diğerine tercîh etmek demekdir.

[1] Abdüllah Beydâvî 685 [m. 1286] da vefât etdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.