Onlar da gidip diğerlerine haber verdiler. Bunlara da inanmadılar. Sonra sofrada oturan onbir kişiye göründü. Îmânsızlıkla katılaşmış kalbleri ve kendisinin kıyâm etmiş olduğunu görenler, inanmadıkları için onlara: “Bütün dünyâya gidin, her mahlûka va’z ediniz ve îmân edip vaftîz olunanın halâs olacağını müjdeleyiniz” dedi. Rab onlara böyle söyledikden sonra göke kaldırıldı ve Allahın sağına oturdu) demekdedir.
Luka İncîlinin yirmiüçüncü bâbının ellinci ve dahâ sonraki âyetleri ve yirmidördüncü bâbında ise: (Ve işte meclis a’zâsından, yehûdîlerin Arimeta şehrinden olan, Yûsüf isminde sâlih ve sâdık ve Allahın melekûtunu bekliyen iyi bir adam vardı. Bu zât onların meşveretlerine ve işlerine râzı olmamışdı. Pilatusa gidip Îsânın cesedini istedi. Onu indirip bir keten bezine sardı. Kayada oyulmuş ve içine hiçbir kimse konulmamış bir kabre koydu. O gün Cum’a idi. Celîleden onunla berâber gelmiş kadınlar da, onun arkasından gitdiler. Mezâra vardılar ve cesedin mezâra nasıl konulduğunu gördüler ve dönüp buhurlar ve kıymetli hoş kokulu yağlar hâzırlayıp, emr mûcibince, Sebt günü istirâhat etdiler. Fekat haftanın ilk gününde, seher vakti mezâra gelip, hâzırladıkları buhurları da getirdiler. Yanlarında başka kimseler dahâ vardı. Taşı yuvarlanmış buldular ve içeri girdiklerinde Îsânın cesedini bulamadılar. Onlar bundan dolayı şaşkın iken, nûrânî elbiseler ile iki adam yanlarında durdu. Onlar da korkularından yüzlerini yere eğmiş oldukları hâlde adamlar onlara: “O burada değildir. Kıyâm etmişdir. Celîlede iken kendisinin sizlere söylediği şeyleri hâtırlayın” dediler. Bunlar mezârdan dönüp bütün bu şeyleri onbirlere ve başkalarına anlatdılar. Bunları Resûllere söyleyenler Mecdelli Meryem, Yoanna ve Ya’kubun anası Meryem ve onlarla berâber olan diğer kadınlar idi ve onların sözlerine inanmadılar. Fekat Petrus kalkıp kabre koşdu ve eğilip, kefenini boş görerek şaşırıp evine gitdi. Onlardan ikisi o gün Orişilimden [Kudüsden] altmış ok atımı mesâfede olan Emmaus denilen bir köye gidiyorlardı. Olan bütün bu işleri konuşuyorlardı. Ve vâki’ oldu ki, onlar konuşurlarken ve birbirlerine sorarlarken, Îsâ bizzat kendisi yaklaşıp onlar ile berâber yürüdü. Fekat onların gözleri tutulup onu tanıyamadılar. Îsâ onlarla yürürken, üzülerek birbirinizle konuşduğunuz sözler nedir? dedi. Onlardan Kleopas ismli birisi cevâb verdi: Orişilimde misâfir olup, bu günlerde olanları duymayan yalnız sen misin? Onlara: Hangi şeyler? dedi. Onlar kendisine: Allahın ve bütün halkın sözde ve fi’lde kudretli bir Peygamberi olan Nâsıralı Îsâya dâir şeyleri. Onu nasıl çarmıha gerdiler. Bizler ise, İsrâîli kurtaracak odur zan ediyorduk ve bunlar olalı bugün üçgün oluyor.