Sonra evlâdına, torunlarına kalıp, nihâyet, emîr Mervânın eline geçdi. Ömer bin Abdül’azîz halîfe olunca, Resûlullahın, kızı Fâtımaya vermediği mala elimi sürmem dedi. Bu sözden, Fâtımanın “radıyallahü anhâ” Resûlullahdan bu hurmalığı istediği, Onun da vermediği anlaşılmakdadır. Bu husûsdaki hadîs-i şerîfler, Buhârîde yazılıdır. Abdülhak-ı Dehlevînin yazısı burada temâm oldu.
(Mir’ât-i Kâinât) kitâbında ikiyüzdoksanikinci sahîfede diyor ki: (Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” zevceleri ve kızları “radıyallahü teâlâ anhünne” dünyâdaki kadınların hepsinden üstündür. Zevcelerine kazf eden, kötüliyen için, Abdüllah ibni Abbâs, tevbesi kabûl olmaz buyurdu. Âişeye “radıyallahü anhâ” söven ise, katl olunur. Çünki, buna söğmek, Kur’ân-ı kerîmi inkâr etmek olur ki, küfrdür diye sözbirliği vardır.)
Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” mîrâs bırakdığını bildiren âyet-i kerîmelere gelince: Allahü teâlâ, Meryem sûresi, 5 ve 6.cı âyetlerinde, Zekeriyyâ aleyhisselâmın düâsını bildiriyor. Bu âyet-i kerîmelerin meâl-i âlîsi, (Ben öldükden sonra, yerime gelecek velîlerimden korkuyorum. Zevcem de âkırdır, çocuğu olmuyor. Yâ Rabbî! Bana bir oğul ihsân eyle de, bana ve Ya’kûb oğullarına vâris olsun!)dir. Beydâvî tefsîrinde buyuruyor ki, bu söz, (Bizim dînimize ve ilmimize vâris olsun demekdir. Çünki, Peygamberler “aleyhimüsselâm” mal mîrâs bırakmazlar). Şeyhzâde hâşiyesinde diyor ki, (Peygamberlere “aleyhimüsselâm” vâris olmak, dînine salâh ve fâide verici olmakdır. Bu da, peygamber olmakla ve ilm ile ve güzel ahlâk ile ve dinde fâideli makâm sâhibi olmakla ve tayyib mal sâhibi olmakla olur). Zekeriyyâ aleyhisselâmın amcasının oğulları, Benî İsrâîlin en kötüleri idi. Vefâtından sonra, bunların dîni değişdirmelerinden korkmuş idi.
Neml sûresi, onaltıncı âyetindeki (ve Süleymân Dâvüda vâris oldu) “aleyhimesselâm” vâris olmağı, Beydâvî “rahime-hullahü teâlâ” tefsîrinde (Peygamberliğine veyâ ilmine veyâ mevkı’ine mâlik oldu demekdir) diyor.
Görüliyor ki, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” hurma bağçesini hazret-i Fâtımanın “radıyallahü anhâ” elinden almamış, eski hâlinde olduğu gibi bırakmış, onun her ihtiyâcını Beytülmâldan vermişdir. Ba’zı eşyâyı, hazret-i Alîye mîrâs olarak değil, bu eşyâ Beytülmâla geçdikden sonra, kendi salâhiyyetini kullanarak, hediyye olarak ihsân etmişdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, hurma bağçesini kimseye hediyye etmemişdi. Fâtıma “radıyallahü anhâ”, bu bana hediyye edilmişdi, demedi ve şâhid getirmedi. Hiçbir kitâbda böyle yazmıyor. Bunu yalnız Îrândaki bu acem kitâbı, pek acemice uydurmakdadır.