415

Memleketine dönmesi emr olundu. Üstâdı, talebesinden çoğunun yetişdirilmesini ona bırakıp, bunları da arkasından Sihrinde gönderdi. Memleketine gelince, zâhirî ve bâtınî ilm ve nûrlarını dünyâya yaymağa, tâlibleri yetişdirmeğe ve yükseltmeğe başladı. Şöhreti âleme yayılıp, her tarafdan gelen âşıklar arasında, kendi üstâdı da, onun nûrundan fâidelenmeğe geliyordu. Herkesin kalbini ilm ve nûr ile dolduruyor, Muhammed aleyhisselâmın dînini diriltiyor ve kuvvetlendiriyordu. Zemânının pâdişâhlarını, vâlî, kumandan, âlim, hâkimlerini çok te’sîrli mektûblar ile dîne, sünnet-i seniyyeye teşvîk ediyordu. Çok âlim ve evliyâ yetişdiriyordu.

8 — İlm-i bâtını Muhammed Bâkîden “kuddise sirruh” aldığı hâlde, Allahü teâlâ, ona dahâ fazlasını ihsân eyledi. Kendisine mahsûs olan ilmleri de, cihâna yaydı. Üstâdı da, bu yeni ilmlere kavuşmak için huzûruna gelir, hurmetle otururdu. Hattâ birgün, geldiği zemân, kendisini kalbi ile meşgûl görüp, odaya girmedi, hizmetçiye de, haber verip râhatsız etme! dedi ve sessizce kapıda bekledi. Bir müddet sonra imâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” kalkıp kapıda kim var? deyince, üstâdı: Fakîr, Muhammed Bâkî “rahimehullahü teâlâ”, dedi. Bu ismi duyunca, kapıya koşup edeb ve tevâzu’ ile karşıladı. Üstâdı kendisine çok müjdeler vermiş, ahbâbına medh etmiş ve öleceği zemân bütün talebesine, ona tâbi’ olmalarını emr etmişdi.

9 — Hâce Muhammed Bâkînin “kuddise sirruh” talebesinin en büyüklerinden ve en yüksek âlimlerden olan Seyyid Muhammed Nu’mân “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki: İmâm-ı Rabbânîye tâbi’ olmağı hocam bana söyleyince, buna lüzûm olmadığını anlatmak için, (kalbimin aynası ancak sizin parlak kalbinizin nûruna karşı duruyor) dedim. Hocam sert bir sesle: (Sen, Ahmedi ne sanıyorsun? Onun, güneş olan nûru, bizler gibi binlerle yıldızı örtmekdedir) buyurdu.

10 — Hâce Muhammed Bâkî, zemânının âlimlerinin büyüklerinden dahâ ba’zı ahbâbına yazdığı mektûblardan birisinde buyuruyor ki: (Sihrind) şehrinden bir genç geldi. İlmi pek çok. Her hareketi ilmine uygun. Birkaç gün bu fakîrin yanında bulundu. Onda çok şeyler gördüm. Dünyâyı, nûrla dolduracak bir güneş olacağını anlıyorum. Akrabâsı ve kardeşlerinin hepsi de, pırlanta gibi, kıymetli ve âlim yiğitler! Onların da, az zemânda, ne cevherler olduklarını anladım. Hele Ahmedin oğulları da var ki, herbiri, Allahü teâlânın birer hazînesidir.

11 — Bir kerre de buyurdu ki, bu üç dört sene içinde, herkese doğru yolu, kurtuluş yolunu göstereceğim diye uğraşdım.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.