415

Hak teâlâyı, bilen kimsenin dili söylemez olur. Kelime bulamaz ki, anlatabilsin. Şaşar kalır. Dünyâdan ve insanlardan haberi olmaz. Zikr olunan, Allahü teâlâ olduğu gibi, zikr eden de ancak Odur. Kendisini yine ancak kendisi zikr edebilir. Mahlûkların, Onu zikr etmek haddine mi düşmüşdür? Ancak sıfât-ı ilâhiyyesi ile sıfatlanması için, yaratmış olduğu insana kendisini zikr etmesini emr etmişdir. Herkes, yaratılışındaki kâbiliyyeti kadar, o nihâyetsiz ve dalgalı denizden birşey ile tesellî bulur. Veysel Karânî, o deryânın bir damlası ile tesellî bulmuşdur. Cüneyd-i Bağdâdî, o denizden bir avuç mikdârı ile doymuş, kanmışdır. Abdülkâdir-i Geylânî, ancak o denizin kenârına varmışdır. Muhyiddîn-i Arabî ise, bunun dibinden çıkarılmış bir cevher ile övünmekdedir. İmâm-ı Rabbânî, ondan büyük pay almışdır “rahime-hümullahü teâlâ”.

(Allah) kelime-i celîlesini teşkîle hizmet eden elif, lâm ve he harfleri, bu mu’azzam kelimenin işâret etdiği, hiçbirşeye benzemiyen zâtı anlatmağa, âlet ve vâsıtadırlar. Bunları söylemek zikr değildir. Zikr, bu kelimenin netîcesi, semeresi olan bir hâl ve keyfiyyetdir. Bu kelimeye zikr denmesi mecâzdır. Hakîkî ma’nâ ile değildir.

Bunun gibi kelime-i tevhîd de zikr değildir. Ancak söylemek ve ma’nâsı bakımından zikre âletdir. Zikr, bu kelimenin ve bu ibârenin kalb ile tekrârından hâsıl olan bir hâldir. Bu hâlin husûle gelmesi, bu kelime ve ibâreye bağlıdır.)

Çok uzun olan bu mektûbun yukarda yazılı kısmında, imâm-ı Rabbânînin “kaddesallahü teâlâ sirrehul’azîz” medh-u senâsı ne kadar vecîz, kısa, fekat geniş ve câmi’dir.

Seyyid Abdülhakîm efendi “kuddise sirruh” mektûblarında ve derslerinde: (Ba’de kitâbillah ve ba’de kitâb-ı Resûlillah, efdal-i kütüb, Mektûbâtest) buyururlardı. Ya’nî, Allahü teâlânın kitâbı olan Kur’ân-ı kerîmden sonra ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hadîs-i şerîflerinin toplanması ile meydâna gelmiş olan Buhârî kitâbından sonra, dîn-i islâmda yazılmış kitâbların en üstünü Mektûbâtdır. [Evliyâ-yı kirâmın vilâyetlerinin kemâlâtının ma’rifetlerini bildiren kitâbların en kıymetlisi, Celâleddîn-i Rûmînin(Mesnevî)si olduğu gibi, hem vilâyet kemâlâtının ma’rifetlerini hem de nübüvvet kemâlâtının ma’rifetlerini ve inceliklerini bildiren kitâbların en kıymetlisi ve en üstünü, İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkînin (Mektûbât) kitâbıdır.]

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.