Osmânlı sultânları, ilme, fenne bu kadar ehemmiyyet vererek, kıymetli mütehassıslar yetişdirdikleri ve eserler meydâna gelmesine vesîle oldukları gibi, islâmiyyete hizmetde de, Abbâsî ve Emevî ve diğer islâm devletlerini geçmiş, bu çalışmaları ile de târîhde şan ve şöhret bırakmışlardır. Yavuz Sultân Selîm hân, Kâ’benin içini süpürmeğe mahsus olan süpürgelerden birisi getirildikde, süpürgeyi bir taç gibi kaldırarak başına koymuşdur. Kendinden sonra gelen sultânların taçlarına koydukları süpürge işâreti buradan gelmekdedir. Kânûnî Sultân Süleymân, Arafat meydânındaki tıkanmış olan su yollarını açarak Arafatı ve Mekkeyi suya kavuşdurdu. İkinci Abdülhamîd hân, bu su yollarını yeniden temizleyerek ve genişleterek hâcıları suya doyurdu. Medînedeki Ayn-ı zerkayı Abdülmecîd hân ta’mîr ve tevsi’ eyledi. Vehhâbîler, Mekkede, Medînede, hiçbir kâfirin ve zâlimin yapamayacağı vahşet ile Ehl-i sünnet müslimânları kılıçdan geçirip, Selefden yâdigâr kalmış olan bütün türbeleri, câmi’leri, ziyâret mahallerini yıkdılar. Mukaddes makâmları ve kabristânları çöle çevirdiler. İkinci Sultân Mahmûd hân, vehhâbî eşkiyasını def’ ve tard etdikden sonra, bütün bu eserleri yeniden inşâ ve ihyâ eyledi. 1235 [m. 1819] senesinde Hücre-i Se’âdete hediyye etdiği şamdanla birlikde gönderdiği aşağıdaki yazı, Osmânlı sultânlarının Resûlullaha olan hürmet ve muhabbetlerinin bir vesîkasıdır:
Şâmdan ihdâya eyledim cüret yâ Resûlallah!
Murâdımdır Ulyâya hizmet, yâ Resûlallah!
Değildir ravdaya şâyeste, destâviz-i nâçizim,
Kabûl eyle, kıl ihsân ve inâyet, yâ Resûlallah!
Kimim var hazretinden gayrı, hâlim eyleyem i’lâm,
Cenâbındandır ihsân ve mürüvvet, yâ Resûlallah!
Dahîlek, el-emân, sad el-emân, dergâhına düşdüm,
Terahhüm kıl, bana eyle şefâ’at yâ Resûlallah!
Dü-âlemde kıl istishâb hân-ı Mahmûd-i adlîyi,
Senindir evvel ve âhırda devlet yâ Resûlallah!