415

Bu yüksek vasflar ve husûsiyyetler, ictihâd mevkı’ ve makâmının îcâbları ve lüzûmlu şartlarıdır. Fekat, böyle fazîletleri taşıyan, aklları kuvvetli kimseler, ancak Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” asr-ı se’âdetinde ve Sahâbe-i kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” zemânında ve Tâbi’în ve Tebe’i tâbi’în devrinde bulunabiliyor, sohbet bereketi ile yetişiyordu. Zemân ilerleyip, asr-ı se’âdetden uzaklaşıldıkça, fikrler, re’yler bozulmuş, dağılmış, bid’atler türemiş, böyle üstün, kıymetli kimseler yavaş yavaş azalmış, dördüncü asrdan sonra, bu sıfatlara mâlik bir âlim ortada kalmamışdır. Böyle olduğu,(Mîzân-ül-kübrâ) ve (Redd-ül-muhtâr) ve (Hadîka) kitâblarında, açıkça yazılıdır.

(Fa’tebirû) âyet-i kerîmesinin meâl-i âlîsi, (Ey akl sâhibleri! Akl erdiremediğiniz mes’elelerde, onları bilen ve derinliklerine tâm ermiş olanlara tâbi’ olunuz) demekdir.

İctihâd makâmına varmış bulunan yüksek kimseler, kendi ictihâdlarına göre hareket etmek mecbûriyyetindedir. Başka müctehidlerin ictihâdlarına tâbi’ olamazlar. Hattâ Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vesselâm” zemânlarında da, sahâbîlerden biri, kendi Peygamberinin ictihâdına uymıyan ictihâdda bulunursa, kendi ictihâdına göre hareket ederdi. Burada bir süâl sorulabilir. Peygamberler de “aleyhimüssalevâtü vesselâm” ictihâd eder mi idi? Evet, onlar da, Allahü teâlânın açıkça bildirmediği emrleri, açık bildirilmiş olan emrlere kıyâs ederek, benzeterek ictihâd ederlerdi. Fekat ictihâdlarda hatâ edip yanılmak ihtimâli olduğundan, ictihâdlarında hatâ ederlerse, Allahü teâlâ, derhâl Cebrâîl aleyhisselâmı göndererek, hatâları vahy ile düzeltilirdi. Ya’nî Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vesselâm” ictihâdları hatâlı kalmazdı. Meselâ, Bedr gazasında alınan esîrlere yapılacak şey için, Server-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem” ba’zı Sahâbe-i kirâm ile birlikde bir dürlü, Ömer “radıyallahü anh” ise, başka dürlü ictihâd etmişlerdi. Sonra, âyet-i kerîme gelerek, Allahü teâlâ, imâm-ı Ömerin “radıyallahü anh” ictihâdının doğru olduğunu bildirdi. Bunun gibi (Abese) sûresi de, bir ictihâd hatâsını düzeltmek için nâzil olmuşdu. [Tefsîr-i Hüseyn Kâşifî.] Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtları sırasında, hokka ve kalem hakkındaki emrlerinin anlaşılmasında hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” ictihâdı, yine böyledir ki, ileride bildireceğiz.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.