Kur’ân-ı kerîmi yazmak vazîfesi ile meşhûrdur.)
Muhammed Şemseddîn Sâmî beğ (Kâmûs-ül a’lâm)da diyor ki, (Mu’âviye “radıyallahü anh”, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden idi. Babası Ebû Süfyân, kardeşi Yezîd ve anası Hind ile birlikde, Mekkenin alındığı gün îmâna gelmişdir. Kendisi dahâ evvel müslimân olmuş, babasının korkusundan gizlemişdi. Babası da, kendisi de, hâlis ve sağlam müslimân olup, Huneyn gazâsında, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” önünde harb etmişlerdir. Ebû Süfyânın, Tâif gazâsında bir gözü kör olmuş, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîkın hilâfeti zemânında, onüç senesindeki Yermük muhârebesinde de diğer gözü çıkmışdı. Hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anh”, Fahr-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin kâtibliğinde bulunmak şerefine de nâil olmuşdu. Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü anh” Şâma asker gönderdikde, ağabeysi Yezîd ile birlikde Hâlid ibni Velid “radıyallahü anh” kumandası altında harb etmişlerdir. Hicretin kırkbirinci [41] senesinde, Kûfede hilâfetle kendisine bî’at olunarak, yirmi sene halîfelik etmişdir. Hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anh” fevkalâde akllı, çok zekî, fasîh, tatlı ve te’sîrli söz sâhibi idi. Gâyet sabrlı ve halîm, kerem ve ihsân sâhibi bir zât idi. Şâmda vâlî iken, halîfe Fârûk-ı a’zam “radıyallahü anh”, Romalıları hayretde bırakan ve meşhûr olan, sâde ve mütevâdı’ kıyâfeti ile, Şâmı şereflendirdikde, onun muntazam, zarîf hâlini görünce, (Bu, Îrân şâhları gibidir) buyurmuşdu. Hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anh” halîfe iken, dîn-i islâmın, dünyâya yayılmasına ve terakkîsine çok hizmet edip, çok memleketler almışdır. Din âlimlerimiz, kendisinden çok hadîs-i şerîf alarak kitâblara yazmışlardır, [ki bu, büyüklüğünü, i’timâd ve emniyyet olunduğunu gösteren, kuvvetli bir şâhiddir]. Fahr-i kâinât “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin, kendisine vermiş olduğu bir gömleğe sarıp; saklamış olduğu Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin tırnak kesiklerini de gözlerine ve ağzına koyarak, defn etmelerini vasiyyet etmişdi). Kâmûs-ül a’lâm yazısı burada bitdi.
(Mecelle) ismindeki çok kıymetli kitâbı hâzırlamakla, dîn-i islâma büyük hizmet eden ve en doğru oniki cild Osmânlı târîhini yazmış olan, Lofcalı, meşhûr Ahmed Cevdet Pâşa “rahime-hullahü teâlâ” (Kısas-ı Enbiyâ)sının yedinci cüz’ü, yüzdoksanikinci [192] sahîfesinde diyor ki: Hicretin altmışıncı senesinde Mu’âviye “radıyallahü anh”, hutbe okudukdan sonra, (Ey müslimânlar! Üzerinizde hâkimliğim uzun sürdü. Sizi usandırdım. Ben de sizden usandım. Sizden ayrılmak istemeğe başladım. Siz de benden ayrılmak ister oldunuz.