13 — Vâiz efendi coğrafyaya ve gazeteye inanmazmış. Kâfirlerin rivâyetleri makbûl değilmiş. Vâiz efendiye yapılan iftirâya bakınız! Müslimânlar ilme, fenne inanır. Fekat, kâfirlerin fen maskesi altında söyledikleri yalanlara aldanmazlar. Fenden haberi olmadığı hâlde, fen adamı görünüp, fen bilgisi diyerek, söylediği yalanlar ile, müslimânları aldatmağa, islâm dînini bozmağa uğraşan kâfirlere(Fen yobazı) ve (Dinde reformcu) yâhud (Zındık) denir. Bunlar, hem islâm dînine, hem de fen bilgilerine iftirâ eden bölücülerdir. Müslimânlar coğrafyaya inanmasaydı, bu ilm üzerinde çalışırlar mı idi? Müslimânların, bu yoldaki çalışmalarını, buluşlarını bildiren coğrafya kitâblarının ismleri ve yazarları (Keşf-üz-zünûn)da ve (Mevdû’ ât-ül-ulûm)da ve Brockelmanın almanca kitâbında yazılıdır. Sorarız dinde reformcuya! Meridyen çenberinin uzunluğunu Sincar sahrâsında ölçenler kimlerdi? Bunlar dört mezhebden birini taklîd eden, Ehl-i sünnet müslimânları değil mi idi? Onların yolunda olan, onlar gibi olan bir müslimân, fen bilgilerine inanmaz mı?
Hele, kâfir rivâyeti olan coğrafya makbûl değildir sözünü bir vâiz efendiye mal etmek, müslimânlara çirkin bir iftirâdır.
Evet vâiz efendi şekline giren bir câhil, bir zındık, bir dinde reformcu, böyle saçma konuşabilir. Fekat, dört mezhebden birini taklîd eden şerefli bir müslimân için böyle söyledi demek, bir din düşmanlığı olur.
Mezhebler, ilmi, fenni, hesâbı, tecribeyi yasak etmiyor ki, mezhebleri taklîd eden, bunları yasak etsin. Mezhebler, bu bilgileri övüyor. Öğrenilmelerini emr ediyor. Bunlara inanmıyan, öğrenmiyen kimse, mezheb imâmlarının mukallidi olamaz. Mezheb taklîd edene, böyle sözleri yüklemek, mezheb düşmanlarının, zındıkların yapacağı şeydir.
14 — Vâiz efendi, müslimânların kötü, fakîr, zelîl hâllerini kıyâmet alâmeti sanacak kadar câhil olamaz. Çünki, onun taklîd etdiği mezheb imâmları, âhır zemânda zenginlik, taşkınlık, binâ, zinâ çok olacağını bildirmişlerdir. Taklîd edenin de, bunları bilmesi lâzımdır. Bilmezse, onları taklîd etmiş olmaz. Mezheb imâmları diyor ki, insanların kötü olması hazret-i Mehdîden sonra olacakdır. Bundan önce se’âdet günleri çok olacakdır. Müslimânların bu se’âdet günlerini yaşamaları, bunun için de çalışmaları, maddede ve ma’nâda yükselmeleri lâzımdır. Allahü teâlâ, çalışana karşılığını elbet verir.