Hele islâm âlimlerinin, aklın, fennin sınırları dışındaki ince bilgilerini, harîta çiziyorlar diyerek alay mevzû’u yapmak, zındıklıkdan ve islâm düşmanlığından başka ne olabilir? [İnsanın gözü, sıhhatde olduğu zemân, aydınlıkda görür. Karanlıkda göremez. İnsanın göğsünde (Kalb) denilen uzv içinde, (Hakîkî kalb) ve (gönül) denilen bir kuvvet vardır. Bu kuvvet sıhhatde iken ve (kalb nûru) varken birşeyler görür. Bunun görmesine (Basîret) ve gördüklerine(Mükâşefe) ve (Şühûd) denir. Hakîkî kalbinin sıhhatli, kuvvetli olması, zikr etmekle olur. Nemâz kılmak, Kur’ân-ı kerîm okumak da zikrdir. Kalblerin nûru, Resûlullahın mubârek kalbinden çıkar. Bu kalb nûruna (Feyz) denir. Feyze kavuşmıyan kimse, mükâşefe sâhibi olamaz. Feyzler, Resûlullahın mubârek kalbinden yayılınca, muhabbet yolu ile Evliyânın kalblerine gelir. Hayâtdaki veyâ kabrdeki bir Velîyi seven müslimân, feyze kavuşur, mükâşefe sâhibi olur. İnsanlara mahsûs olan (Îmân) inanmak ve (muhabbet) sevmek sıfatlarının mahalli de, gönül dediğimiz kuvvetdir.]
20 — Reşîd Rızâ, kitâbında, kıyâmet hakkındaki hadîs-i şerîfleri yazıyor. Vâiz efendiye ise, hep zındıkların hadîs diyerek uydurdukları sözleri söyletiyor. Dinde reformcuya da bu sözlerin hadîs olmadığını isbât etdirerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarındaki hakîkatleri ortaya koyduruyor. Yapdığı bu oyunda, vâizleri, dört mezhebden birinde olan hakîkî müslimânları küçültmek, onları câhil göstermek, kendisi gibi dinde reformcuları akllı, bilgili din adamı tanıtmak çabasındadır. İslâm kitâblarını okumuş, iyi anlamış müslimânların bu iğrenç iftirâlara aldanmıyacakları şübhesizdir. Fekat, hakîkati bilmiyenlerin dinde reformcunun bu yazılarını doğru sanarak, tuzağına düşmemeleri için bu satırları yazıyoruz. Genç kardeşlerimize, dinde reformcunun yalanlarına aldanmamaları için, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kitâblarını okumalarını ehemmiyyetle tavsiye ederiz.
21 — Reşîd Rızâ, islâmiyyet ile ilgisi olmıyan, hattâ islâm düşmanı olan Hurûfîlerin ve Dürzîlerin ve Bâtınîlerin sözlerini vâiz efendiye söyletmekde, vâiz efendinin din bilgisinin bunlar olduğunu göstermekdedir. Dinde reformcuya da, bunların dinde yeri olmadığını söyletmekde, vâiz efendiyi câhil olarak teşhîr etmekdedir. Okuyucular üzerinde dinde reformcuya karşı güven sağlamağa ve Ehl-i sünnet olan din adamlarını câhil olarak tanıtmağa çalışmakdadır.