Özbek sultânı Abdüllah hânın cihâd ve onları kahr etmesinin sebebini bildiren İmâm-ı Rabbânînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Redd-i Revâfıd)kitâbını okuyan ve Süveydînin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Nâdir Şâhın adamları ile münâzara ve galebesini bildiren (Hucec-i Kat’ıyye) kitâbını gören bir ilm adamı, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” onları nasıl mağlûb etdiklerini pek iyi anlar. Hakîkat Kitâbevinin neşr etdiği (Mektûbât Tercemesi) kitâbında, sekseninci mektûbun sonunda, mezhebsizlerin dalâletde olduklarını yazan âlimlerden otuzikisinin ve kitâblarının ismleri bildirilmişdir. Fıkh âlimlerinin birbirleri ile uğraşmaları sözü de, dinde reformcuların dillerine doladıkları iftirâlardan biridir. Bunun cevâbını altıncı maddede bildirdik. (Redd-i Revâfıd) kitâbının arabî ve fârisîsi, (Hücec-i kat’ıyye) kitâbının arabîsi, her iki kitâbın türkçe tercemeleri ve fârisî (Tuhfe-i isnâ aşeriyye) ile arabî (Muhtasar)ı, Hakîkat Kitâbevi tarafından basdırılmışdır.
24 — Dinde reformcu; (Âlimlerde birbirine karşı mücâdele, red ve cebhe alışın çoğu, nefsin arzûlarına kapılmakdan doğmuşdur. Kelâm ilminin doğuşuna başlıca sebeb, Mu’tezile olmuşdur. Bunlar, dindâr selefin dalmadıkları, ba’zı mes’elelere daldılar. Onlar hakkında i’tirâzlar ileri sürdüler. Diğerleri de, bunların i’tirâz oklarına karşı çıkdılar. İlm, tefekkür ve istidlâl sâhibi gerçek âlimlerin birer birer ortadan çekilmesiyle sonradan gelenler, sâdece onların söylediklerini harfi harfine nakl ediyorlardı. Zemânın geçmesiyle bunların fâidesi de kalmadı. Bu mukallidler, İmâm-ı Eş’arî ve mu’akkîbleri gibi âlimlerden sonra ortaya çıkan mes’eleler, bid’at ve hurâfeler karşısında sükût ediyor, bunlara âid soru soranları tekfîr ediyorlardı. Ancak bu bid’at ve sapıklıklar, din kisvesi ve rengi içinde ileri sürülür, tarafdarları ve yardımcıları bulunursa, bu sefer kelâmcılar da çeşidli te’vîllerle onları müdâfe’aya kalkışıyorlardı. Hattâ küfr silâhı da yön değişdiriyor. Bu bid’at ve sapıklıklara muhâlefet edenlere yöneliyor. Onlara küfr ve sapıklık isnâd ediyorlardı. Bunu her neslde ve her milletde görmek mümkindir.
Fıkhcılara gelince, onların durumunu imâm-ı Gazâlîden dinliyelim: Hüccetül-islâm imâm-ı Gazâlî, İhyânın Kitâbül-ilm bahsinde diyor ki: “Fıkhcıların birbirleri ile atışmalarının, mücâdele etmelerinin sebebi, hükümdâr ve vâlîlere yaklaşarak, makâm kapmak, kazâ mevkı’ini elde etmekdir. Bu sebeble dikkat edilirse, mücâdelenin en büyüğünün şâfi’îlerle hanefîler arasında olduğu görülür.