Mezheb imâmlarına tâbi’ olmak, onları taklîd etmek demek, onların kendi emrlerini yapmak demek değildir. Onların Kitâbdan ve Sünnetden bildirdikleri (Ahkâm-ı islâmiyye) bilgilerine tâbi’ olmakdır.
Dört mezheb arasında ihtilâflı olan mes’eleler, nasıl terk olunabilir? Buna imkân yokdur. İhtilâf olunan şeylerden biri, elbette Allahü teâlânın emridir. Meselâ kan akınca, Hanefîde abdest bozulur, Şâfi’îde bozulmaz. Elbette bunun birisi Allahü teâlânın murâdıdır. İkisinden birini her zemân yapmalı. Allahü teâlânın murâdı budur demelidir. Murâd olanı, istenileni yapmış olan isâbet etmiş, kazanmışdır. Murâdı anlıyamamış olan müctehide de sevâb verileceğini, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” haber vermişdir. Resûlullah efendimizin zemânında böyle ictihâdlı mes’eleler çokdu. İsâbet etmiyen müctehidin de sevâb kazanacağını bildiren çeşidli hadîs-i şerîfler vardır. Yalnız burada mühim olan şey, yanlış olana da sevâb verilmesi, amelleredir ve müctehidlere mahsûsdur. Nahl sûresindeki, yukarıda bildirilen âyet-i kerîmeye göre, müctehidleri taklîd edenler de, bu sevâba kavuşur. Amelde müctehidi taklîd etmiyen dinde bid’at sâhibi mezhebsizler, bu sevâba kavuşamaz. Allahü teâlânın emrini yapmamış olurlar. Cehenneme giderler. (Bid’at sâhibinin hiçbir ibâdeti kabûl olunmaz) hadîs-i şerîfi, bu sözümüzün vesîkasıdır.
(Usûl-i fıkh) ilmi âlimlerinden bir kısmı buyurdu ki, (Müctehidi amelde taklîd etmek için, onun bilgisine güvenmek ve inanmak lâzımdır. Nahl sûresi, 43.cü âyetinde meâlen, (Bilenlerden sorunuz) buyuruldu ki, bunu gösteriyor). Reşîd Rızâ (Bir mes’elede, bir müctehidi taklîd ederek, başka mes’elede zarûretsiz başka müctehidi taklîd eden kimse, birinci müctehide inanmamış, güvenmemiş olur. Birinci mes’eledeki taklîdi de mu’teber olmaz. Her ikisine de güveniyorum, inanıyorum derse, bu sözüne değer verilmez) diyor. Çok yerde olduğu gibi, burada da Reşîd Rızânın hâli ve fi’li, sözünü tekzîb etmekdedir. Şâir de böyle söyliyor:
Âyînesi işidir kişinin, lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
Bu konuyu, kitâbımızın kırkikinci maddesinde, (Mîzân-ül-kübrâ)dan terceme ederek, dahâ geniş açıklıyacağız.
31 — Dinde reformcu, imâm-ı Gazâlî hazretlerinin Bâtıniyye mezhebinden bir sapıkla konuşmasını yazıyor.