Bir yerinde, İmâmın, (Nasîhat vereceğim kimsenin hiçbir fırkaya bağlı bulunmaması, ihtilâflı konulara dalmaması lâzımdır. İbâdetlerde, ittifâk olunan mes’eleler üzerinde dur! İhtilâflı mes’elelerle uğraşma! İhtilâflı mes’elelerde ihtiyâtlı olanı yap! Farz olduğunu söylemiyenler, müstehab olduğunu söylemişlerdir. İhtiyâtı yapmak güç olduğu zemânlarda kendin ictihâd et! Ya’nî, dahâ üstün gördüğün müctehidin sözünü yap! Hangi âlimin üstün ve görüşünde isâbetli olduğuna kanâ’at getirirsen, onu taklîd et! Eğer o zât re’y ve ictihâdında, vardığı sonuç ve hükmde isâbet etmiş ise, onun için iki karşılık, iki sevâb vardır. Nitekim, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, şöyle buyurmuşdur: Bir kimse ictihâd edip de isâbet ederse, iki ecr, hatâ ederse bir ecr kazanır. Cenâb-ı Hak da, işi ictihâda ehl olanlara havâle edip, onlara bırakıyor. Nisâ sûresinin seksenüçüncü âyetinde, (Onlardan netice çıkarmağa kâdir olanlar onu bilirler) buyurdu. Hazret-i Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem”, ehl olanların ictihâdlarından memnûn ve râzı olduğunu, Mu’âz hadîsi ile, açıklamışdır. Mu’âz bin Cebelin, Kitâbda ve Sünnetde bulamazsam, re’yimle düşünür, ictihâd ederim demesi, hazret-i Peygamberin “sallallahü aleyhi ve sellem” ictihâdı emr etmesi ve buna izn vermesinden önce olmuşdur. Hem müctehidler, hem onları taklîd edenler ma’zûr sayılır. Bunların bir kısmı Allahın murâdına isâbet etmiş, bir kısmı da, iki ecrden birine isâbet edenlere ortak olmuşdur. Birbirine karşı inâd ve te’assub göstermezler. Çünki, hangisinin isâbet etdiği ma’lûm değildir. Sâdece herbiri kendisinin isâbet etdiğini zan etmekdedir. Herkesin re’y ve kıyâs ile ahkâm çıkarmasının bâtıl olduğunu kabûl ediyorum. Eğer körü körüne taklîd etdiğin bâtınîliği bırakırsan, sana Kur’ân-ı kerîmdeki ilmleri öğretebilirim. Öğrenmek için, beni mi tercîh edersin, yoksa, bâtınî olan yoldaşlarını mı?)dediğini bildiriyor. Bunları işiten vâiz efendinin (demek ki, imâm-ı Gazâlî, taklîdi kabûl hattâ bütün avâm üzerine gerekli kılıyor) dediğini ilâve ediyor. İmâm-ı Gazâlînin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, dinde reformcunun kaleminden çıkan sözleri, kendisinin Ehl-i sünnet âlimlerinin ve dört mezheb imâmlarımızın sözbirliği ile bildirdiklerine katıldığını açıkça göstermekdedir. Ehl-i sünnetin bu yüce imâmının “rahmetullahi teâlâ aleyh“ yukarıdaki yazısını açıklamağa lüzûm yokdur. Bizim maksadımız da, İmâm hazretlerinin bu bildirdiklerini din kardeşlerimize anlatmakdır. İmâm-ı Gazâlînin bu sözleri, dinde reformcunun iddi’âlarını kökünden çürütüyor. Taklîdin meşrû’ olduğunu bildiriyor.
- 125 -