Bu ne biçim mantık ve ne biçim teklîf? Müslimânların hiçbirşey bilmediklerini, Allah gökdedir diyecek kadar câhil olduklarını kendisi de yazıyor. Böyle insanlara bir mezhebi öğretmek mi, yoksa bunun önüne yukarıdaki güçlükleri çıkarmak mı dahâ uygundur? Aklı olan, insâfı olan, ya’nî Allah için ve din için konuşan bir kimse, elbet hemen cevâbını verir. Fekat, dinde reformcunun niyyeti, müslimânlara ve islâmiyyete hizmet olmayıp, müslimânları ürkütmek, dinden ayırmak ve islâmiyyeti içerden yıkmak olduğu, kitâbın başından beri birçok sözünden anlaşılmışdır. Buna (sus be zındık, müslimânları aldatamazsın) demekden başka cevâb verilemez.
Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, re’y almak ve ictihâdını sormak için, Allahü teâlâ katındaki üstünlüğü ararmış da, ölçü, bilgi ve araşdırma aramazmış! Bu da, onun bölücü, yıkıcı sözlerinden biridir. Eshâb-ı kirâmı lekelemeğe kalkıyor. Onlarda, ölçü, bilgi olmadığını söyliyor. Dört halîfe, Eshâb-ı kirâma, (Bunu hanginiz biliyor?) derler. Bilenden öğrenirlerdi. Çünki, Eshâb-ı kirâmın hepsi, Allahü teâlâ katında üstün idiler. Üstünlük farkları değil, bilgileri, görüşleri sorulurdu. Ehl-i sünnet âlimleri de, böyle yapdılar. Her işlerinde, Eshâb-ı kirâmın izinde yürüdüler.
İmâmlar içinde en yüksek imâm-ı Şâfi’î olduğuna inanmak suç değildir. Fekat imâm-ı Şâfi’înin kendisi, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin dahâ yüksek olduğunu söylemişdir. Bu sözlerinden birkaçı, kırküçüncü maddede yazılıdır.
Dinde reformcular, dört mezhebi ve böylece Ehl-i sünneti ve bu vâsıta ile islâmiyyeti yıkmak için, mezheblerin telfîki, ya’nî kolaylıklarını toplayıp, geri kalanını atmak üzerinde çok duruyorlar. Hangisinin kitâbında olursa olsun, Ehl-i sünnet âlimlerinden getirdikleri misâllere bakılırsa, hanefî mezhebindeki üç imâmın ictihâdının birleşdirildiğini yâhud başka mezheblerin ictihâdlarının, (harac) meşakkat olduğu zemân birleşdirildiğini ileri sürmekdedirler. Bunlardan ikisinin de câiz olduğunu biz de söyliyoruz. Çünki, bir mezhebin içindeki imâmların ictihâdları, mezheb imâmının ictihâdı demekdir. Bunları birleşdirmek, mezheb imâmının ictihâdından dışarı çıkmak olmaz. Bunu önceki maddede uzun bildirmişdik. Dinde reformcular, akllarınca kurnazlık yaparak, câiz olan şeyleri yazıyor, bunları ileri sürerek, kendi bozuk ve yıkıcı fikrlerini, din ve ibâdet şekline sokmak istiyorlar.