Ya’nî (Ef’âl-i mükellefîn) dediğimiz halâl, harâm olmak, sahîh ve fâsid olmak gibi bilgilerden değildir. Bunun için, burada kıyâs yokdur. İcmâ’ ise, hiç yokdur. Bu konuda âlimlerin ihtilâfları meydândadır. Büyük islâm âlimi imâm-ı Süyûtînin sözleri tam yerindedir. Aliyy-ül-kârînin Kitâbdan delîl getirdim demesi de şaşılacak şeydir. Kur’ân-ı kerîm bunu açık ve kapalı bildirmedi. Böyle konuları, âyet-i kerîmelerin inmelerine sebeb olan şeylere bağlamak için de, hadîs-i şerîfle isbât etmek lâzımdır. İmâm-ı Süyûtî, Aliyy-ül-kârî gibilerle ölçülemiyecek kadar, çok yüksek bir islâm âlimidir. Hadîs-i şerîfleri tanımakda, illetlerini, ricâlini, ahvâlini bilmekde, Aliyy-ül-kârî gibilerinden katkat yüksekdir. Onların, bunun sözlerine teslîm olmakdan veyâ susmakdan başka çâreleri yokdur. Bu büyük imâm, sözlerini ezici, susdurucu delîllerle isbât etmekdedir. Bu delîllerin kuvvetlerini dağlar anlamış olsalardı, erirlerdi.(Müstened)den terceme temâm oldu. Müstenedin yazarı olan Ahmed Rızâ hân Berilevî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, 1340 [m. 1921] da, Hindistânda vefât etmişdir. Hanefî mezhebi âlimlerindendir. Kendi mezhebinde olan Aliyy-ül-kârînin haksız olduğunu, dinde söz sâhibi olmadığını bildirmekde, buna karşı, şâfi’î mezhebindeki imâm-ı Süyûtîyi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, savunmakda ve övmekdedir. İslâm âlimleri mezheb farkı gözetmeksizin, her zemân haklıyı savunmuşlardır. Şimdiki dinde reformcular ise, Ehl-i sünnet düşmanlarının kitâblarındaki iftirâları ve bu mezhebsizlerin târîhlerindeki aslsız hikâyeleri ele alarak, Ehl-i sünnete saldırmakdadır. Fıkh âlimlerini ve mezheblerin en kıymetli kitâblarını lekeliyebilmek için, Aliyy-ül-kârî gibi, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin mubârek anasına, babasına kâfir diyecek kadar taşkınlık gösteren birini, kendine şâhid göstermekdedir. Aliyy-ül-kârî, Hirâtda tevellüd ve 1014 [m. 1606] da Mekke-i mükerremede vefât etmişdir.
37 — Dinde reformcu, onbirinci konuşmasına başlarken, vâiz efendi adına şöyle yazıyor: (Bize, kendi mezheblerimizin âlim ve kitâblarından başka kitâblara bakmak, onlarda gördüklerimiz ile amel etmek yasak edilmişdir. Hattâ, müctehid-i fil-mezheb olan Kemâl ibni Hümâmın, mezhebden nakl edilmiş hükmlere muhâlif yazıları, kuvvetli delîllere dayansa da, bunlarla amel edilmez denildi).
Bir din vâizi böyle saçma ve yalan şeyler söyler mi? Buna imkân var mı? Fekat dinde reformcu, Ehl-i sünnete saldırırken, o kadar sinirleniyor, o kadar intikâm besliyor ki, yalnız ilmin ve edebin değil, aklın da dışına taşıyor.