Dinde reformcular, bunun için, bu kıymetli kitâba, Hanefî mezhebinin temel direklerinden biri olan ibni Âbidîn hazretlerine “rahmetullahi aleyh” ateş püskürüyorlar. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh”, ictihâd etdiği zemân, bu benim ictihâdımdır. Gücümün yetdiği kadar yapabildim. Bundan dahâ iyi ictihâd eden olursa, onun doğru olması dahâ kuvvetlidir, buyurdu. Ona uyarım demedi. Âyetde ve hadîsde açıkca bildirilmediği hâlde mezheb imâmlarının halâl, harâm, vâcib dedikleri şeyler vardır. Âyetden ve hadîsden işâretler bulmadıkça, bunları söylememişlerdir. Dört mezheb imâmları, gökdeki yıldızlar gibidir. Başkaları, yerde dolaşan insanlar gibidir. Bunlar, yıldızın sudaki hayâlini görüp de, onları tanıdıklarını zan ederler. Halîfe Hârûn-ür-Reşîd, imâm-ı Mâlikin yanına geldi. (Kitâblarını her tarafa yaymağı ve ümmetin yalnız bunlara uymasını istiyorum) dedi. İmâm hazretleri, yâ Emîr-el mü’minîn! Amelde âlimlerin ihtilâf etmesi, Allahü teâlânın bu ümmete rahmetidir. Her müctehid, sahîh bildiği delîle tâbi’ olur. Hepsinin çıkardığı hükm hidâyetdir. Hepsi Allah yolundadır dedi. Böylece bütün mezheblerin, ya’nî müctehidlerin doğru yolda olduğunu bildirdi. Hadîsleri bırakmamalı, ictihâdları bırakmalı diye direnen dinde reformcunun, mu’âmelâtda za’îf hadîsin terk edileceğini bildirmesi de, pek garîbdir. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh”, ictihâd yaparken, za’îf hadîsleri, hattâ Eshâb-ı kirâmdan birisinin sözünü kendi re’yine tercîh ederdi. Za’îf hadîsler ancak (Fedâil) olan ibâdetlerde delîl olur. Ya’nî fedâil, za’îf hadîslere uyarak da yapılır. Farz, vâcib ve müekked sünnet olan ibâdetlerde ancak meşhûr ve sahîh hadîsler delîl olurlar. Bir işin böyle bir delîlini ararken veyâ böyle hadîs-i şerîflerle veyâ âyet-i kerîmelerle bildirilmemiş olan bir işin nasıl yapılacağını ictihâd ederken, ya’nî bu işe benziyen başka bir işin delîlini ararken, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh”, za’îf hadîs-i şerîfi kendi re’yine tercîh ederdi. Ya’nî, kendi re’yini değil, za’îf hadîsin gösterdiği delîli tercîh ederdi. Çünki imâm-ı Beyhekînin (El medhal) kitâbında bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Kur’ân-ı kerîme tâbi’ olmak, hepinize farzdır. Onu terk etmeniz için hiçbir özr olamaz. Kur’ân-ı kerîmde bulamadığınız işlerde, sünnetime uyunuz. Sünnetimde de bulamazsanız, Eshâbımın sözüne uyunuz! Çünki, Eshâbım gökdeki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidâyeti bulursunuz. Eshâbımın ihtilâfı, sizin için rahmetdir) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, amelde, ibâdetlerde, mezheb imâmlarından herhangi birini taklîd edenin hidâyete kavuşacağını göstermekdedir.
- 154 -