[Ya’nî, Tâbi’înden yeni îmân etmiş olanların, Eshâb-ı kirâmdan yalnız birinin mezhebini taklîd etmesi mümkin değildi. Çünki, Eshâb-ı kirâmın mezhebleri tedvîn edilmiş, büyük mezheb olarak kitâblara geçmiş değildi. Her zemân aynı Sahâbînin yanında bulunup da, herşeyi ona sorup, işitdiklerini yapmak da, pek az kimseye nasîb oldu. Rast geldikleri sahâbîye sorup, öğrenip, yapmak mecbûriyyeti vardı. Zarûret olunca, her mezhebe uyulur. Tâbi’în, delîllerini hiç aramazlardı.] Şimdi ise yeni îmân edenlerin, aynı mezhebdeki âlimlerden huccet, delîl aramadan sorup öğrenerek amel etmeleri, aynı mezhebde olan âlimleri bulamazlarsa, her âlimden sormaları, sonra bir mezhebi öğrenip, bu mezhebi taklîd etmeleri lâzım olduğunu âlimler sözbirliği ile bildirmişlerdir. Bu icmâ’ı kabûl etmiyen inâdcının, kendine delîl bulması lâzımdır). (Mîzân-ül-kübrâ)dan terceme temâm oldu.
Mısrdaki büyük hanefî fıkh âlimi allâme seyyid Ahmed Tahtâvî, (Dürr-ül-muhtâr) hâşiyesinde (Zebâyıh) kısmında diyor ki, (Tefsîr âlimlerinin çoğuna göre, (Dinde fırkalara ayrıldılar) âyet-i kerîmesi, bu ümmetde meydâna gelecek olan [i’tikâd, îmân bilgilerinde], bid’at sâhiblerini haber vermekdedir. Hazret-i Ömerin haber verdiği hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazret-i Âişeye, (Dinde fırkalara ayrıldılar âyet-i kerîmesi, bu ümmetde meydâna gelecek olan [i’tikâd, îmân bilgilerinde] bid’at sâhiblerini ve nefslerine uyanları haber veriyor) buyurdu. En’âm sûresinin 153. cü âyetinde meâlen, (Doğru yol budur. Bu yolda olunuz! Fırkalara bölünmeyiniz!) buyuruldu. Ya’nî, yehûdîler ve hıristiyanlar ve başka sapıklar doğru yoldan ayrıldılar. Siz de, bunlar gibi bölünmeyiniz! Âl-i İmrân sûresinin yüzüçüncü âyetinde meâlen, (Hepiniz, Allahü teâlânın ipine sarılınız! Fırkalara bölünmeyiniz!) buyuruldu. Tefsîr âlimlerinden ba’zıları, Allahü teâlânın ipi, cemâ’at, birlik demekdir dediler. Fırkalara ayrılmayınız emri, böyle olduğunu göstermekdedir. Cemâ’at de, fıkh ve ilm sâhibleridir. Fıkh âlimlerinden [îmân, i’tikâd bilgilerinde] bir karış ayrılan, dalâlete düşer. Allahü teâlânın yardımından mahrûm kalır, Cehenneme gider. Çünki, fıkh âlimleri doğru yoldadırlar. Muhammed aleyhisselâmın sünnetine yapışan ve Hulefâ-i râşidînin ya’nî dört halîfenin yoluna sarılan bunlardır. Sivâd-ı a’zam, ya’nî müslimânların çoğu, fıkh âlimlerinin yolundadır. Bunların yolundan ayrılanlar Cehennem ateşinde yanacaklardır. Ey mü’minler, Cehennemden kurtulmuş olan tek fırkaya tâbi’ olunuz! Bu da, (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) denilen fırkadır. Çünki, Allahü teâlânın yardımı ve koruması ve tevfîkı bu fırkada olanlaradır.