481

İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe, imâm-ı Şâfi’î ve bunlar gibi mezheb imâmı olan mutlak müctehidler ve imâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî ve her asrdaki dört mezhebden birinde olan âlimler ve ileride gelecek olan hazret-i Mehdî bu müceddidlerdendir “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Dîni siyâsete ve dünyâ kazançlarına âlet eden ba’zı münâfıklar, kendilerini din adamı, mürşid tanıtıyor. Hadîs-i şerîfde bildirilen son asrın müceddidi kendilerinin olduklarını yazıyorlar. Câhiller de bunların müceddid olduklarını söylüyorlar. Hâlbuki Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, her asrın müceddidinin alâmetlerini de açıkladı. Hepsinin Eshâb-ı kirâmın yolunda olduklarını bildirdi. Eshâb-ı kirâmın yolunda olanlar da, (Ehl-i sünnet) âlimleridir “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Hadîs-i şerîfde bildirilen müceddidler, Ehl-i sünnet mezhebinin büyük âlimleridir. Bu müceddidler, kendi görüşleri, düşünceleri ile söylemezler. Âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere kendi bilgilerine ve anlayışlarına göre ma’nâlar vermezler. Tefsîr ve hadîs âlimlerinin verdikleri ma’nâların yayılmasına, kuvvetlenmesine çalışırlar. Mevdûdî, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” övmüş olduğu bu derin âlimlere, nasıl oluyor da câhil diyor?

İslâmiyyetin temel kitâblarında, hiçbir mevdû’ hadîs ve düşmanların, câhillerin dîne sokdukları bozuk inanışlar ve yanlış işler yokdur. Müceddidlerin vazîfeleri, islâm âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, din kitâblarını değişdirmek, bunlardaki din bilgilerini kıymetden düşürmek veyâ yeni bilgiler eklemek değildir. Onların vazîfesi, bu kitâblardaki din bilgilerinden unutulmuş olanlarını meydâna çıkarmak, açıklamak ve herkese öğretmekdir. İslâmın bu yüksek âlimlerine (Reformcu) denmez. (Müceddid) denir.

Dinde reformcuların ikinci kısmı da, Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere inanırlar, saygı gösterirler. Fekat, islâm âlimlerinin kitâblarında bildirilen ma’nâları, bilgileri kabûl etmezler. Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden, kendi kısa görüşlerine göre ma’nâlar çıkarırlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin bilgilerinden birçok yerde ayrılırlar. Bunlara (Bid’at)veyâ (Dalâlet) fırkaları, ya’nî (Sapık) denir.

Bunların meydâna geleceğini de, Peygamber efendimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” haber vermekdedir. (Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacakdır. Bunlardan yetmişikisi Cehenneme gidecek, biri, inanış sebebi ile Cehenneme girmiyecekdir) hadîs-i şerîfi birçok kıymetli kitâblarda yazılıdır. Dört (Sünen) kitâbında bulunduğu ve Tirmüzînin kitâbında dahâ uzun olduğu (Milel ve Nihal) tercemesi birinci sahîfesinde bildirilmekdedir.

Bugün islâm memleketlerini sarmış olan, yıkıcı dinde reformculara aldanmamak için, müslimânların çok bilgili olmaları lâzımdır. Meselâ; Sultân Abdülmecîd ve sultân Abdül’azîz hân “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” zemânlarında, beş def’a sadra’zam olan ve (1287 [mîlâdî 1871]) de vefât edip, Süleymâniyye câmi’i bağçesinde gömülen Âli pâşa mason idi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.