Dinde reformcu olan, Cemâleddîn-i Efgânîyi İstanbula getirip dinde reformlar yapmak için, onunla elele vererek çalışmağa koyuldu. Fekat, islâm âlimleri, uyanık davranarak, meydânı bunlara bırakmadılar. Cemâleddîni rezîl etdiler. Âli pâşa da, onu destekliyemedi.
Cemâleddîn-i Efgânî, binikiyüzellidörtde Efganistânda doğdu. Binikiyüzaltmışbirde Kâbile geldi. On sene kaldı. Felsefe kitâbları okudu. Bir aralık, Ruslara Efganistân hakkında câsûsluk yapıp, jurnallar verdi. Ruslardan çok para aldı. Binikiyüzseksenbeşde Mısra geldi. Mason oldu. Âli pâşa, bunu İstanbula getirdi. Vazîfe verdi. O zemân, İstanbul dârülfünûn, ya’nî üniversite rektörü bulunan ve sadra’zam Reşîd pâşa tarafından Pârisde yetişdirilmiş olan ve kâfir olduğuna fetvâ verilen, mason Hasen Tahsin tarafından buna o sene konferanslar verdirildi. Fekat, ulu orta konuşunca, o zemânın şeyh-ul-islâmı olan büyük âlim Hasen Fehmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” tarafından kâfir olduğuna fetvâ verildi. Hasen Fehmi efendi, zemânın derin âlimlerinden idi. Osmânlı devletinin yüzonuncu şeyh-ul-islâmı idi. Rü’ûs imtihânında birinciliği kazanmışdı. Müderris ya’nî üniversite din bilgileri profesörü oldu. Çok talebe yetişdirdi. Çeşidli vazîfelerde yükseldikden sonra, şeyh-ul-islâm oldu. Sultan Azîz Mısra gitdiği zemân, hatîb efendinin okuduğu hutbeyi bu hâzırlamışdı. Câmi-ul-Ezherin meşhûr âlimi (Şeyh Saka) hazretleri ile çok sohbet eyledi. Mısr âlimleri, ilmdeki kudretini takdîr etdiler. İşte bu âlim, ağır basarak, Cemâleddîn rezîl oldu. Âli pâşa, bunu İstanbuldan çıkarmağa mecbûr kaldı. (Edib İshak) adındaki bir Mısrlının (Eddürer) adındaki kitâbında, Cemâleddînin Mısrda mason locası başkanı olduğu yazılıdır. Mısrlılara ihtilâl fikrleri aşıladı. Şöhretini artdırmak için, (A’râbî Pâşa) vak’asını hâzırlıyanlarla birlikde İngilizlere karşı göründü. Mısr müftîsi(Muhammed Abduh) ile dost oldu. Reformist düşüncelerini ona aşıladı. Muhammed Abduh bir yazısında, (Cemâleddîni görmeden önce, gözüm kör, kulağım sağır, dilim dilsiz imiş) diyor. Londrada ve Pârisde, dinde reform diye çok zararlı yazılar yazdı. Binsekizyüzseksenaltıda Îrâna geldi. Orada da râhat durmadı. Zincirlere bağlanarak, beşyüz süvâri ile Osmânlı hudûduna bırakıldı. Bağdâda, Londraya gitdi. Îrân aleyhinde yazılar yazdı. Oradan İstanbula geldi. Burada da, Behâîlerle işbirliği yaparak, dîni siyâsete âlet etdi. Îrânda fesâd çıkarmağa uğraşdı. Bir sene sonra, çenesinde kanser çıkarak, binüçyüzondört (1314) hicrî ve binsekizyüzdoksanyedi (1897) mîlâdî yılında öldü. Maçka kışlası yanında, şeyhler mezârlığına gömüldü. Bir Amerikalı, bu masona mezâr yapdırdı. İkinci cihân harbinden sonra kemikleri Efganistâna götürüldü.