Mu’âviye bin Ebî Süfyân “radıyallahü anhümâ”, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbından biridir “radıyallahü anhüm ecma’în”. Sahâbe arasında güzel fazîletleri ile tanınmışdır. Onu kötü zan etmekden çok sakınınız! Ona dil uzatmak tehlükesine düşmeyiniz. Harâm işlemiş olursunuz! Ebû Dâvüdün bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Eshâbıma dil uzatmayınız! Uhud dağı kadar altun sadaka verseniz, onların bir avuç arpa sadakalarının sevâbı kadar olamaz!) buyuruldu. Yine onun bildirdiği hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazret-i Haseni göstererek, (Bu, benim oğlum, olgundur. Allahü teâlânın bunun vâsıtası ile, ümmetimden iki orduyu barışdırmasını umarım) buyurdu. Tirmüzînin bildirdiği hadîs-i şerîfde, hazret-i Mu’âviye için, (Yâ Rabbî! Onu hâdî ve mühdî eyle!)buyuruldu. Ya’nî, onu doğru yolda bulundur ve başkalarının da doğru yola kavuşmalarına vâsıta yap buyurdu. İbni Sa’d ve İbni Asâkirin bildirdikleri hadîs-i şerîfde, hazret-i Mu’âviye için, (Yâ Rabbî! Ona kitâb öğret ve memleketlere sâhib et ve azâbdan koru!) buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, onun halîfe olacağını biliyordu. Ümmetine çok acıdığı için, başlarına geçecek olanın doğru yolda bulunması ve doğru yola götürmesi için düâ etmesi îcâb edeceği meydândadır. Hazret-i Hasenin “radıyallahü teâlâ anh” bildirdiği ve Deylemînin haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Birgün gelir, Mu’âviye devlet reîsi olur) buyuruldu. Hazret-i Mu’âviye buyuruyor ki, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” bana, (Ey Mu’âviye! Devlet başkanı olduğun zemân, iyilik et!) buyurduğu günden beri, halîfe olacağım zemânı bekliyordum. Eshâb-ı kirâmdan Ümm-i Hirâmın bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Ümmetimden ilk olarak, denizde gazâ edenler, elbette Cennete girecekdir) buyuruldu. Müslimânlardan ilk deniz gazâsı yapan, hazret-i Osmân zemânında, hazret-i Mu’âviye idi. Ümm-i Hirâm “radıyallahü teâlâ anhâ” da, bu müjdeye kavuşmak için, hazret-i Mu’âviyenin askeri arasında bulundu ve karaya çıkınca [Kıbrısda] şehîd oldu. Resûlullahın bu düâları bereketi ile, hazreti Mu’âviye “radıyallahü teâlâ anh” âdil ve emîn bir halîfe oldu. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” birkaç kılını sakladı. Vefât ederken, bereketlenmek için, bunların burnuna konmasını vasıyyet eyledi.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, hazret-i Alî ile hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anhümâ” arasında olan (Sıffîn) muhârebesini de haber verdi. (Buhârî)ve (Müslim)in bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (İki büyük asker, birbiri ile harb etmedikce, kıyâmet kopmaz. İkisi de, bir da’vâ uğruna döğüşür) buyuruldu. Buhârîdeki hadîs-i şerîfde, Ammâr bin Yâseri göstererek, (Seni, bâgî [âsî] kimseler öldürecekdir) buyuruldu.