Bunlardan en meşhûrunu burada da bildirelim: (Eshâbımın en üstünü Ebû Bekrdir. Sonra Ömerdir. Sonra Osmândır. Sonra Alîdir) hadîs-i şerîfindeki üstünlük, her bakımdan üstünlükdür. Hudeybiyede düşman, harb hâzırlığı yaparken, o tehlükeli zemânda, Peygamberimiz, düşmanlarla, konuşup anlaşmak için, hazret-i Osmânı sefîr olarak seçdi. Hazret-i Ömer vefât edeceği zemân, kendinden sonra halîfe olmağa lâyık ve muktedir gördüğü altı kişi arasında hazret-i Osmân da vardı. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Allahü teâlâ, doğru sözü Ömerin dili üstüne koymuşdur) buyurdu. İşte, hep doğru, isâbetli konuşan bu Ömer “radıyallahü anh, (Osmân halîfe olmağa lâyıkdır, muktedirdir) diyerek tavsiye ediyor. Seyyid Kutb ise, hayır, lâyık değildi. İslâmiyyetin gelişmesi onun yüzünden durakladı diyor. Hazret-i Osmânın, halîfe iken idârî, siyâsî ve askerî başarıları (Hak Sözün Vesîkaları) kitâbının beşinci kısm, beşinci maddesinde uzun bildirilmişdir. Lütfen oradan okuyunuz!
Seyyid Kutbun, islâm halîfelerini kâfirlerin krallarına benzetmesi ve milletin malını islâmiyyete bağlı olan istihkak sâhiblerine harâm etdiler demesi de, islâm halîfelerine iftirâdır. Bunun cevâbını kırkdördüncü maddede uzun bildirmişdik. İnsâflı yazılmış olan târîhlerin ve din âlimlerinin kitâblarının sahîfeleri, onun, bu iftirâlarını çürüten yazılarla doludur.
Seyyid Kutb, yine (İslâmda Sosyal Adâlet) kitâbının ikiyüzdoksansekizinci sahîfesinde:(Hazret-i Ömerin müellefetülkulübe zekât verilmesini yasak eden tasarrufuna benzeterek, zekât giderlerinden ba’zı farklı tasarruflarda bulunabiliriz. Fakîrlere nakd veyâ ayn olarak vermiyebilir, onlar için fabrika ve sanâyi te’sîsleri kurabiliriz. Ba’zı te’sîs ve teşekküllerde, onlar için hisse senedleri alabiliriz. Onlara, bugünün medenî îcâbları ile bağdaşmıyan ve hebâ olup giden muvakkat ihsân ma’nâsından uzak dâimî bir rızk ve gelir kaynağı te’mîn edilmiş olur) diyor.
Eshâb-ı kirâmın hepsi derin âlim, müctehid idi. Hele dört halîfe, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hayâtında müşâvirleri, vefâtından sonra da vekîlleri idi. Hadîs-i şerîfde, (Benim ve benden sonra, dört halîfemin yoluna sarılınız! Onların yolu doğru yoldur) buyuruldu. Eshâb-ı kirâmın sözbirliğine uymamız lâzımdır. Sözbirliği ile bildirdikleri bilgilerden, müslimânlar arasına yayılmış olanlarına inanmıyan kâfir olur.
Seyyid Kutb, kendisini hazret-i Ömer gibi müctehid sanıyor. Zekâtın verileceği yerleri değişdirmeğe kalkışıyor.