Şimdi de, dînini anlamağa susamış olan gençlerin, bu mezhebsiz ve sapık yazılara ve bunları türkçeye yanlış ve bozuk terceme eden sahte din adamlarına aldanacaklarını düşünerek, bunlara çok acıyor ve üzülüyoruz.
Câhil ve âciz kimselerde yayılmış bir hastalık var: Geçmişleri kötülemek, ecdâdı kusûrlu göstermek. Bu hâstalık, vehhâbînin kitâbında ve Seyyid Kutbda hâd (taşkın) hâle gelmişdir: (Eshâb-ı kirâmdan sonra, nice yıllar, müslimânlar, Kur’ânla hayât arasına yıkılmaz sedler çekmişler. Kur’ân, mihrâb nağmeleri, mezâr düâları olmuş. İşte Seyyid Kutb, islâmın bu büyük derdine parmak basmak için Fî-zılâl-il-Kur’ânı yazdı) diyorlar. Bunlara sorarız ki, Kur’ân-ı kerîmin bilgilerini, nûrlarını üç kıt’aya yayan, bugünkü medeniyyetin beşiğini kuran islâm üniversitelerini kimler açdı? Ecdâdımız, ilmde, cihâdda, fende ve ahlâkda, hayâtlarını Kur’ân-ı kerîme tâm uydurmuşlardı. Yazdıkları binlerle kitâb ve kurdukları çeşidli islâm medeniyyetleri, dünyâ târîhlerinde öğülmekdedir. Ecdâdımızın ölülere Kur’ân okumaları ile alay eden Seyyid Kutbcular şunu iyi bilsinler ki, kabr ziyâretini, ölülere Kur’ân okumağı, Resûlullah emr etmiş ve kendileri de yapmışdır. Ecdâdımız, bu emre, bu sünnete uymak için, ölüleri ziyâret etmiş ve rûhlarına Kur’ân-ı kerîm okumuşlardır. Böylece her işlerinde Kur’âna ve sünnete sarılmışlardır. (Seyyid Kutbun kitâbı rivâyetler silsilesi değildir) diyenler, onu övdüklerini sanarak, yüzkarasını ortaya çıkarmakdadırlar. Çünki, Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmdan “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” rivâyet edilmiyen din bilgilerine bid’at denir. Hadîs-i şerîfde, (Bizden rivâyet edilmiyen, sonradan meydâna çıkarılan din bilgileri bid’atdir, hepsi sapıklıkdır) buyuruldu. Başka bir hadîs-i şerîfde, (Bid’at ortaya çıkaranların hiçbir ibâdetleri kabûl olmaz. Onlar, Cehenneme gideceklerdir) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfler, Seyyid Kutbcuların çok aldandıklarını, yalnız Ehl-i sünnetin kurtulacağını açıkça göstermekdedir. Çünki, Seyyid Kutb, Selef-i sâlihînden gelen rivâyetleri kabûl etmiyor. Ehl-i sünnet ise Selef-i sâlihînin Resûlullahdan getirdikleri rivâyetlere sarılıyor.(Birgivî vasıyyetnâmesi) şerhinde buyuruyor ki, (Ehl-i sünnet mezhebini ve bu âlimlerin bildirdiği i’tikâdı öğrenip, i’tikâdını buna göre düzeltmek her müslimâna farzdır. Bunu herkes öğrenmelidir. Câhil kalmamalıdır. Zîrâ, islâmiyyete uymıyan i’tikâdın büyük zararı vardır. Zemânımızda bid’atler her tarafa yayıldı. Ehl-i sünnet vel-cemâ’at i’tikâdını bilen az kaldı. Bu câhillik bütün dünyâyı kapladı. İlmi ile amel eden âlimlerin sözlerine güvenilir. Çok kimseler vardır ki, ilmden mahrûmdur. Fekat, âlim şekline girmiş, şöhret sâhibi olmuşlardır. Bunların şekllerine ve şöhretlerine aldanmamalıdır. Yarım din adamı, din yıkar.