Dînin temel direği olan nemâzda, Onu hepsinin önüne geçirdi. Bunlar hep, Ebû Bekrin halîfe yapılmasına işâretlerdi. Eshâb-ı kirâmın birleşip de, Onu seçmeleri işi kalmışdı.
Fekat, Ensârdan bir kısmı, kendilerinden halîfe seçmeğe kalkışdı. Benî Sâide çardağı altında toplandılar. Hazrec kabîlesinin başı olan Sa’d bin Ubâde “radıyallahü anh”, hasta olduğu hâlde, oraya gelmişdi. Ensâra dedi ki:
Ey Ensâr! Sizin üstünlüğünüz, hiçbir kabîlede yokdur. Muhammed aleyhisselâm, onüç sene Mekkede, kavmini dîne çağırdı. İçlerinden pek az kimse inandı. Fekat, cihâd edecek kadar olamadılar. Allahü teâlâ sizi müslimân yapmakla şereflendirince, Resûli ile Eshâbının korunmasını ve dîn-i islâmın cihâd ile kuvvetlenmesini ve yayılmasını size nasîb etdi. Düşmanları sindiren siz oldunuz. Arabistân köylüleri, sizin kılınçlarınızın korkusu ile müslimân oldu. Resûl-i ekrem, sizden râzı olarak vefât etdi. Şimdi, başa geçmek, sizin hakkınızdır. Onu başkasına vermeyiniz, dedi. Orada bulunan Ensârın çoğu, doğru söylüyorsun. Allah yardımcın olsun. Seni halîfe seçdik, dediler.
Ensârdan Evs kabîlesi, bu hâli beğenmedi. Başları olan Üseyyed bin Hudayrın yanına toplandılar.
Muhâcirler ise, Ensârın iki kabîlesini de halîfe yapmazdı. Çünki Kureyş kabîlesi, Arabistândaki kabîlelerin en üstünü, en şereflisi idi. Halîfe seçiminde, müslimânlar arasında büyük bir ayrılık başgöstermek üzere idi.
İşte, böyle dar ve tehlükeli bir anda, Ebû Bekr ile Ömer ve Ebû Ubeyde, oraya Hızır gibi yetişdiler. O anda, Ensârdan biri kalkıp, bizler Resûlullaha yardım etdik. Muhâcirler bize sığındı. Halîfe, bizden olmalıdır, diyordu.
Hâlbuki, Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” her yerde, sağ yanına Ebû Bekri, sol yanına Ömeri alırdı. Ebû Ubeyde için de (Bu ümmetin emînidir)buyururdu “radıyallahü teâlâ anhüm”. Üçü birdenbire, meydâna çıkınca, sanki Resûl-i ekrem kalkmış, oraya gelmiş gibi oldu. Herkes, bunların ne söyliyeceğini bekliyordu. Hazret-i Ebû Bekr:
(Bu ümmet, önceden putlara tapardı. Allahü teâlâ kendisine ibâdet etmeleri için, onlara Resûl gönderdi. Kâfirlere, babalarının dînini bırakmak, güç geldi. Allahü teâlâ, Muhâcirleri, mü’min yapmakla şereflendirdi. Bunlar, Resûlullaha arkadaş ve derd ortağı oldular. Onun çekdiği sıkıntılara ortak oldular. Onunla birlikde, din düşmanlarının işkencelerine sabr etdiler. Yer yüzünde Hakka önce tapan ve Resûlüne îmân eden Onlardır. Bunun için, halîfe Onlardan olmak lâzımdır.