401

(Bunlar da, Allahü teâlânın emrlerinden birçoğuna inanmadıkları için kâfir oluyorlar) dedi. Bektâşî ismi altında gizlenen Hurûfîler nasıldır, dedim. (Bunlar, mezheblerini sakladıkları için, inançları iyi bilinmiyor ise de, farzlara inanmıyorlar. Harâmlara halâl diyorlar. Bunun için bu hurûfîler de kâfirdir) dedi. [Ehl-i sünnet âlimlerinden ve evliyâdan olan hâcı Bektâş-ı velî hazretleri, Îrânda Nişâpurda tevellüd etmişdir. İmâm-ı Mûsâ Kâzım soyundandır. Anadoluya geldi. Ehl-i sünnet bilgilerini yayıyordu. İkinci Osmânlı pâdişâhı olan Sultân Orhan Gâzi [680 de tevellüd, 761 [m. 1359] de vefât etdi] bunu ziyâret edip düâsını almışdı. Yeni Çeri askerlerine de düâ etmişdi. Üçüncü pâdişâh olan sultân Murâd-ı hüdâvendigâr [726-791 [m. 1389] de şehîd oldu] zemânında 773 [m. 1371] senesinde vefât etdi. Türbesi, Kırşehrde, Hâcı Bektâş denilen yerdedir. İşte, bunun talebesine ve gösterdiği doğru yolda gidenlere Bektâşî denildi. Yurdumuzdaki Bektâşîler, bu hâlis müslimânların yolundadırlar. Çaldıran muhârebesinde mağlûb olup kaçan şâh İsmâ’îlin kızılbaş, ya’nî hurûfî askerleri Anadoluya dağıldı. Yaşıyabilmek için Bektâşî tekkelerine sığındılar. Sonraları bu tekkelere hurufîliği yaydılar. Son zemânlarda bu dinsizlerden, serhoşlardan, ahlâksızlardan, yurdumuzda hiç kalmadı.] O hâlde, şî’îlerden şimdi yalnız İmâmiyye fırkası kalıyor, dedim. Bunlar da, beş-on milyondur. Bugün, üçyüzelli milyonu aşan Ehl-i sünnet içinde, müslimânları parçalıyacak bir ayrılık yokdur. Hepsi, Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere uymakdadır. Hepsinin kalbi, îmânları birdir. Müslimânları parçalayıcı büyük fesâda sebeb olan bir çekişmeyi hazret-i Alîye yüklemeğe lisan ve vicdân nasıl râzı olur, dedim. (Ehl-i sünnet herşeyde haklıdır. Şî’îler haksızdır) dedi. (Yalnız, Ehl-i sünnet birşeyde yanılıyor. O da, Mu’âviyeyi aşırı tutmalarıdır) dedi. Fâkir dedim ki, Yezîdi ve Ehl-i beyte eziyyet edenleri ve söğenleri biz de hiç sevmeyiz, onların çok kötü olduklarını söyleriz. Hazret-i Mu’âviyeye gelince, ictihâdında yanıldı. Hazret-i Alînin ictihâdı haklı idi, deriz. Hazret-i Mu’âviye, hazret-i Alî ile ictihâd yüzünden ayrıldı “radıyallahü teâlâ anhümâ”. Onunla çarpışdı. Fekat imâm hazretlerini hiç söğmedi ve kötülemedi. Onunla harb ederken bile, Ona saygı gösterdi. Onun üstünlüğünü söyledi. İmâm hazretlerini hep medh ve senâ eyledi. Hazret-i Mu’âviyenin düşmanı sandığınız zât, çok kerîmdir. Rabbi de çok rahîmdir. Bunun için, biz bunların muhârebelerini konuşmayız. Feth sûresinin sonundaki âyet-i kerîmeyi okuyarak, birbirlerine karşı çok merhametli idiler, deriz.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.