401

Öfkelendi. Senin yüce şeyhine bakarak (Bunun gönlü dahâ temizlenmedi. Suratına bir tokat indir!) dedi. Şeyh hazretleri, yüzüme kuvvetli bir tokat indirdi. Tokadı yiyince, kendi kendime dedim ki, bunu sevdiğim için, Onlara düşmanlık etmişdim. Hâlbuki kendisi, Onlara düşmanlığımdan bu kadar çok incinmekdedir. Bu hâlden vazgeçmemi istemekdedir. Artık ben de, bu düşmanlıkdan vazgeçmeliyim! Kalbimi yokladım. Düşmanlık, kırgınlık kalmamış, tertemiz buldum. O anda uyandım. Şimdi de kalbim, o kinden temizlenmişdir. O rü’yânın, o sözlerin tadı, beni başka şekle sokdu. Kalbimde, Allahdan başka hiçbirşeyin sevgisi kalmadı. Senin yüce şeyhine ve Onun yazılarındaki ma’rifetlere inancım katkat artdı.

İnsanları söğmemek, kimseye la’net etmeyip susmak, âhıretde suç sayılmıyacakdır.

Fahr-i kâinât “aleyhissalevâtü vetteslîmât” efendimiz ve Eshâb-ı kirâma onüç sene cefâ eden, çok sıkıntı veren kâfirlere ve hele bunların ele başıları olan beş-altı azılı zâlime bile, söğmek ve la’net etmek emr edilmedi. Bu azgınlardan Ebû Cehlden başkasının ismleri bile unutuldu. Dünyâda hiçbir dinde insanlara söğmek, la’net etmek emr olunmadı. Bir kimse, Allahü teâlânın emrlerini yapsa ve yasaklarından, harâm etdiklerinden kaçınsa, fekat ömründe bir kerre şeytâna la’net etmese, bunun için, bu kimse sorguya çekilmiyecekdir. Sen, şeytânın dostu idin, denilmiyecekdir. Bir kimse de, emrleri yapmayıp, hergün şeytâna yüzlerce la’net eylese, âhıretde sorguya çekilecek, şeytâna la’net etmesi, onu azâbdan kurtarmıyacakdır. Bu kimse, şeytânın düşmanı değil, dostu sayılacakdır. Görülüyor ki, Ehl-i beyti sevmiş olmak için, şuna buna söğmek, la’net etmek akl ile de, din bakımından da fâidesiz, lüzûmsuz olup, hiç doğru değildir. Îrân sultânlarından Nâdir şâh, 1148 de tahta çıkdı. 1152 [m. 1739] de Hindistânda Delhiyi aldı. Bağdâdı da almak için uğraşdı. 1160 da ısyân çıkarak, öldürüldü. İşte bu Nâdir şâh, Bağdâd muhâsarasından ayrılınca, Bağdâdlı büyük Şâfi’î âlimlerinden Abdüllah bin Hüseyn Süveydî [1104 de tevellüd, 1174 [m. 1760] de vefât] “rahmetullahi teâlâ aleyh” efendinin başkanlığında, Ehl-i sünnet ve şî’î âlimlerini topladı. Burada, sünnîler ile şî’îler arasındaki ayrılığa sebeb olan inanışları kaldırmak için karar verilip, hepsi imzâlamışdı. Fekat, Nâdir şâh vefât ederek, bu hayrlı iş yapılamamışdı. Bu sırada hâtırıma gelen bir şeyi söyliyeyim:

Nâdir şâh, şî’î âlimlerine sordu ki, yehûdîler ve hıristiyanlar ve mecûsîler (ya’nî komünist ve mason gibi kitâbsız kâfirler) Cennete mi, yoksa Cehenneme mi gidecekler?

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.