BİRLEŞELİM ve SEVİŞELİM
1 — İslâm düşmanları, müslimân yavrularını aldatmak için, çeşid çeşid kitâblar yazıyorlar. Vehhâbîler, mezheblere inanmıyorlar. Dînimizde, insanların ayrı ayrı mezheblere bölünmesini tecvîz eden hiçbir kutsal emr yokdur, diyorlar. Mezheb ne demek olduğunu bilmiş olsalar, böyle konuşmazlardı. Câhillik gibi yüzkarası olamaz. Câhillikle, dîne ve Kur’ân-ı kerîme de dil uzatıyorlar. Vehhâbîlerin bu yazılarına,(Kıyâmet ve Âhıret) kitâbının (Müslimâna Nasîhat) kısmında, uzun cevâb verilmişdir.
2 — Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” zemânında, müslimânlar arasında anlaşmazlık yokdu. Feth sûresinin son âyeti, Eshâb-ı kirâmın devâmlı ve çok sevişdiklerini bildiriyor. Bu sevişmelerinin, Resûlullahın vefâtından sonra da devâm etdiğini, Allahü teâlâ haber veriyor. Resûlullah vefât ederken gözyaşları ile Onun başucunda bekliyen, hazret-i Âişe idi. Resûlullah ölünce, Eshâb-ı kirâmdan hiçbiri post kavgası yapmadı. İktidârı ele geçirmeği düşünmediler. İslâm düşmanları, dört halîfenin seçimini, kâfir krallarının, diktatörlerin, ihtilâlcilerin, hükûmetleri ele geçirmelerine benzetiyorlar. Hâlbuki, dört halîfeye dil uzatmak şöyle dursun, onların her hareketi, müslimânlar için bir seneddir, vesîkadır. Resûlullah, (Dört halîfemin yoluna sarılınız!) buyurdu. Emevî ve Abbâsî halîfeleri içinde, zâlim, fâsık olanlar vardı. Fekat hiçbiri kâfir değildi. Hiçbiri islâm düşmanı değildi. Hepsinin halîfeliği, islâmiyyete uygun idi. Onlar, fransız cumhurbaşkanı seçilmesi kanûnuna göre değil, Allahü teâlânın emrine göre seçilmişlerdi. Bu emrlere inanmıyan, Onların seçilme tarzını elbet beğenmez. Hazret-i Mu’âviyenin “radıyallahü teâlâ anh” verdiği hürriyyet o kadar çok idi ki, şimdi demokrasi adı ile idâre edilen sosyalist memleketlerdeki diktatörlerde, Onun hilm ve sabrı görülemiyor. Bir çıkarı yüzünden sinirlenen şâ’ir, halîfeye karşı:
(Ey Mu’âviye! Biz de senin gibi insanız. Adâletden ayrılma!) demekden çekinmemişdir. Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” vâlîleri, kumandanları da haksız yere müslimân kanı akıtmışdı. Vâlîsinin yapdığı yanlış hareketden dolayı hazret-i Mu’âviyeye “radıyallahü anh” karşı dil uzatılamaz!