401

İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe, imâm-ı Muhammed Bâkırdan ve Zeyd-i şehîdden de ders aldı. Şî’îler bu yüce Ehl-i beyt imâmlarını görmemiş olan dedelere saygı göstermek ibâdet olur, diyorlar da, o mubârek imâmlara yıllarca hizmet ederek ilm ve feyz almış olan Ehl-i sünnet âlimlerine niçin dil uzatıyorlar? Şî’îlerin, O yüce imâmlardan fetvâ vermek ve ictihâd etmek için icâzet almış olan bu âlimlere itâ’at etmeleri de farz olmaz mı? İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin, imâm-ı Bâkırdan ve Zeyd-i şehîdden ve imâm-ı Ca’fer Sâdıkdan, fetvâ vermek için icâzet aldığını şî’î imâmlarından şeyh-i Hullî bildiriyor. İmâm-ı a’zamın, ictihâd etmek şartlarını taşıdığı, ma’sûm imâmların şehâdetleri ile anlaşılıyor. İmâm-ı a’zama dil uzatmak, ma’sûm olan oniki imâmın şâhidliğini red etmek olur. Bu ise, bütün şî’îlerce küfr olmakdadır. Hele ma’sûm imâmın bulunmadığı bu zemânda, İmâm-ı a’zamın mezhebine girmek, ya’nî Ehl-i sünnet olmak, bütün şî’îlere farz olmuyor mu?

Şî’î âlimlerinden şeyh Hullî diyor ki: Ebülmuhâsin Hasen bin Alî, Ebülbuhtürden haber veriyor: Ebû Hanîfe, Ebû Abdüllah Ca’fer Sâdıkın yanına geldi. İmâm-ı Ca’fer Sâdık, Ebû Hanîfeyi görünce, (Sen babamın sünnetini her yere yayacaksın. Şaşırmışlara yol göstereceksin. Korkuda olanların yardımcısı olacaksın. Kurtuluş yolunun rehberi olacaksın. Allahü teâlâ yardımcın olsun!) dedi. Şî’î kitâblarının hepsi diyor ki: Ebû Hanîfe, Abbâsî halîfelerinden Ebû Ca’fer Mensûrun yanına geldi. Orada Îsâ bin Mûsâ vardı. Ebû Hanîfeyi görünce, (Yâ Halîfe! Bu gelen, bugün yeryüzünün en büyük âlimidir!) dedi. Mensûr sordu: Yâ Nu’mân! İlmi kimden öğrendin? Alînin talebeleri vâsıtası ile Alîden ve Abbâsın talebeleri vâsıtası ile Abbâsdan öğrendim, dedi. Halîfe de çok sağlam vesîkalar bildirdin, dedi. Yine, şî’î kitâblarında diyor ki, Ebû Hanîfe, Mescid-i harâmda oturmuşdu. Herkes etrâfına toplanmış, kendisine herşeyden soruyorlardı. Onlara cevâb veriyordu. Sanki cevâbları hâzır cebinden çıkarıyormuş gibi saçıyordu. İmâm-ı Ebû Abdüllah Ca’fer Sâdık, ânsızın yanına geldi, durdu. İmâmı görünce, hemen ayağa kalkdı. Ey Resûlün torunu! Burada olduğunu önceden bilseydim, böyle iş yapmazdım, dedi. İmâm-ı Ca’fer Sâdık hazretleri de, otur yâ Ebâ Hanîfe! Müslimânların bilmediklerini öğretmeğe devâm et! Babalarımdan öğrendiklerini herkese yay, buyurdu. Yukarıdaki iki haber, İbni Hullînin (Tecrîd)i şerhinde yazılıdır.

Süâl: Şî’îler şöyle diyebilir ki, Ebû Hanîfe ve diğer Ehl-i sünnet imâmları, oniki imâmın “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” talebeleri oldukları hâlde, nasıl oluyor da, onların inançlarına uymıyan fetvâlar veriyorlar?

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.