Bunları yanlarına sokmamışlardı. Bunlardan (Kesâî)nin müslimân olduğu belli değildir. Biri de(Zekeriyyâ bin İbrâhîm)dir. Ebû Ca’fer Muhammed bin Hasen Tûsî ve başkaları, bundan işitdiklerini yazmışlardır. Hâlbuki bu Zekeriyyâ, hıristiyan idi.
Abbâsî hükümdârları, Ehl-i beyt imâmlarını zındanlara sokmuşlardı. Yanlarına gitmek, konuşmak yasakdı. Kimse, gidip görüşemezdi. Ehl-i sünnet âlimleri, tehlükeyi göze alıp, ziyâretlerine giderlerdi. Onlardan ilm, feyz alırlardı. Bütün târîhler bildiriyor ki, Mûsâ Kâzım “rahmetullahi aleyh” hazretleri zındanda iken, Ehl-i sünnet âlimlerinden Muhammed bin Hasen Şeybânî ve kâdî Ebû Yûsüf “rahmetullahi aleyhimâ” ziyâretine gider, bilmediklerini sorar, öğrenirlerdi. O sıkı zemânda, imâmın huzûruna gidebilmek için, çok sevgi ve ihlâs lâzım gelir. Bunlar, şî’î kitâblarında da yazılıdır. Şî’îlerin imâmiyye kolu âlimlerinden (Füsûl) kitâbının sâhibi, imâm-ı Mûsâ Kâzım hazretlerinin kerâmetlerini anlatırken, imâm-ı Muhammedden ve imâm-ı Ebû Yûsüfden işiterek bildiriyor ki, Hârûn Reşîd, imâm-ı Mûsâ Kâzım hazretlerini habs etmişdi. İkimiz yanına gitdik. Oturduk. Zindancılardan biri geldi. Sana birşeyler lâzım ise, bana söyle! Yarın gelirken getireyim, dedi. İmâm hazretleri, birşey lâzım değil, buyurdu. Adam gidince, imâm bize dönerek, (Bu adama şaşarım ki, benden birşey soruyor ve yarın getireceğini söylüyor. Hâlbuki, bu gece ânsızın ölecekdir) buyurdu. Adamın o gece öldüğünü haber aldık.
(Kâmûs-ül-a’lâm) kitâbında diyor ki, (İmâm-ı Ca’fer Sâdık, hazret-i Alînin torununun torunudur. Annesi Ümm-i Ferve olup, hazret-i Ebû Bekrin torunu olan Kâsımın kızı idi. İmâm “rahmetullahi aleyh” bunun için, hazret-i Alîden gelen Vilâyet kemâllerine kavuşduğu gibi, hazret-i Ebû Bekrden gelen Nübüvvet kemâllerine de kavuşdu. Her iki kemâlden imâm-ı a’zam Ebû Hanîfeye bol bol ihsân eyledi. İmâm-ı Ca’fer Sâdık, cefr, kimyâ ve diğer fen bilgilerinde de âlim idi. Büyük islâm kimyâgeri Câbir, imâm-ı Sâdıkın talebesi idi. Ebû Müslim Horasânî, Emevîlere karşı ısyânını başarabilmek için, İmâm-ı Ca’fer Sâdığı halîfe i’lân etmek istedi. İmâm hazretleri bunu kabûl etmedi. Hattâ, Ebû Müslimin mektûblarını yakdı. Yedi erkek oğlundan en büyüğü İsmâ’îl, babasından önce öldüğü için, imâmdan sonra, ikinci oğlu Mûsâ Kâzım “rahime-hümullahü teâlâ” imâm oldu. Şî’î olduklarını söyliyenlerden bir kısmı, ayrı yol tutarak, İsmâ’îli ve oğullarını imâm tanıdılar. Bunlara (İsmâ’îliyye)denildi.) (Esmâ’ülmüellifîn) kitâbında diyor ki, imâm-ı Ca’fer Sâdıkın (Taksîm-i rü’yâ), (El-câmiatü fil-cefr) ve (Kitâb-ül-cefr) adında üç kitâbı vardır.