Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Hakemi münâfıklarla dost olduğu için ve müslimânlar arasında fitne çıkardığı için, Medîneden sürmüşdü. İki halîfe zemânında kâfirler temizlendi. Münâfıklar kalmadı. Hakemin sürgünde kalması sebebi ortadan kalkmış oldu. İki halîfe, onun geri gelmesine izn vermemişlerdi. Çünki, fitne ve fesâd, yine çıkabilirdi. Hakem, Benî Ümeyyeden idi. İki halîfe, Temîm ve Adiy kabîlelerinden idiler. Câhiliyyet zemânındaki düşmanlıklar hâtırlara gelebilirdi. Hazret-i Osmân ise, Hakemin erkek kardeşinin oğlu idi. Bu korku aradan kalkmış oldu. Bunun için, (Onu Medîneye getirmek için Resûlullahdan izn almışdım. Halîfe Ebû Bekre söylemişdim, izn aldığıma şâhid istedi. Şâhid olmadığı için susmuşdum. Halîfe Ömer, belki benim sözümü kabûl eder, demişdim. O da şâhid istemişdi. Ben halîfe olunca, bildiğime göre izn verdim) buyurdu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hasta iken, (Bana sâlih biri gelse de, ona birşey söylesem) buyurmuşdu. Ebû Bekri çağıralım, dediler. (Hayır) buyurdu. Ömeri çağıralım, dediler. (Olmaz) buyurdu. Alîyi çağıralım, dediler. Yine (Olmaz) buyurdu. Osmânı çağıralım, dediler. (Evet) buyurdu. Hazret-i Osmân gelince, Ona birşeyler söyledi. Bu arada, belki Hakem için de şefâ’at dilemiş ve kabûl buyurulmuşdur. Hakemin son zemânlarında nifak ve fesâddan tevbe etdiği de bilinmekdedir. Zâten, Medîneye geldiği zemân çok ihtiyâr idi. Birşey yapacak hâlde değildi.
Akrabâsına verdiği ihsânlar da, hurûfî kitâblarının ve Seyyid Kutbun iddi’â etdikleri gibi, beytülmâldan değildi. Kendi öz malından idi. Abdülganî Nablüsî hazretleri (Hadîka) kitâbında, ikinci cild, yediyüzondokuzuncu sahîfesinde diyor ki, (Dört halîfeden üçü, beytülmâldan, ya’nî devlet hazînesinden maâş alırlardı. Yalnız hazret-i Osmân maâş almazdı. Çünki, çok zengindi. Maâşa ihtiyâcı yokdu). (Berîka) kitâbında da, bindörtyüzotuzbirinci sahîfede, böyle yazdıkdan sonra, (Osmân “radıyallahü anh” şehîd olduğu gün hizmetçisinde, kendi malı olarak, yüzellibin dînâr altın ve bir milyon dirhem gümüş ve ikiyüzbin altın değerinde elbise bulundu) diyor. Kendisi kumaş tüccârı idi. İhsânları, yalnız akrabâsına değildi. Herkese ikrâmı boldu. Allah rızâsı için, çok hayr yapardı. Her Cum’a günü, bir köle âzâd ederdi. Hergün Eshâb-ı kirâma ziyâfet verirdi. Allah rızâsı için verilen mallara isrâf diyen kimse yokdur. Akrabâya yapılan sadakaya ise, iki kat sevâb olduğu hadîs-i şerîfde bildirilmişdir. Hazret-i Osmân, Eshâb-ı kirâmı topladı. İçlerinde Ammâr bin Yâser de vardı. (Şâhid olunuz ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, ihsân edilecekler arasında Kureyşi ve Benî Hâşimi öne almışdır.