12) Ehl-i sünnet olan müslimânları, hazret-i Alîye ve Ehl-i beyte düşman biliyorlar. Hâlbuki Ehl-i sünnet, hazret-i Alîyi “radıyallahü teâlâ anh” ve Ehl-i beyti çok sevmekdedir. Bunları sevmek, son nefesde îmânla gitmeğe sebeb olur, demekdedir. Evliyâ olmak için, bunları çok sevmek ve izlerinde bulunmak lâzım olduğuna inanmakdadır.
13) Ehl-i sünnet, hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” kâtili olan İbni Mülcemi âdil tanıyor, diyorlar. Buhârî ondan hadîs haber veriyor, diyorlar. Bu sözleri yalandır. Buhârîde ibni Mülcemden hadîs yokdur.
14) Ehl-i sünnete düşman oldukları için, sünnet kelimesine de la’net ediyorlar.
15) Nemâzda (ve teâlâ ceddük) diyenin nemâzı bozulur, diyorlar.
16) Ehl-i sünnet “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” yehûdîden ve hıristiyandan dahâ fenâdır ve dahâ pisdir, diyorlar.
17) Kendilerinin muhtelif fırkaları, birbirlerine düşman iseler de, Alîyi sevdikleri için, hepsi Cennete girecekmiş.
18) Ehl-i sünnetin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” bildirdiği ibâdetleri yapmak lâzım değildir, diyorlar.
19) Birşeye başlarken, Besmele yerine, üç halîfeye la’net ediyorlar. İlk iki halîfeye la’net yazılı kâğıdı taşıyan veyâ suyunu içen hasta iyi olurmuş.
20) Hazret-i Âişeye ve hazret-i Hafsaya “radıyallahü anhümâ” günde beş kerre la’net etmek farzdır, diyorlar.
21) Resûlullah, zevcelerini boşamak için, Alîyi vekîl etdi. O da Âişeyi boşadı, diyorlar. Hâlbuki âyet-i kerîmede, Resûlullaha bile boşamak hakkı verilmemişdir.
22) Alî olmasaydı, Peygamberler yaratılmazdı, diyorlar. Peygamber olmıyanın, Peygamberden dahâ üstün olduğunu söyliyenin kâfir olacağını düşünmiyorlar.
23) Kıyâmetde, yalnız Muhammed ile Alînin dedikleri olur, diyorlar.
24) Ömer “radıyallahü teâlâ anh” öldürülünce, melekler, üç gün kimseye günâh yazmadı, diyorlar.
25) Her hacda, Minâda Ebû Bekrle Ömer “radıyallahü anhümâ” taşlanıyor, diyorlar.
26) Dabbe-tül-erd âyeti, hazret-i Alînin tekrar dünyâya geleceğini bildirmek içinmiş.