Târîh boyunca islâm âlemini kana boyamış olan (Sebeiyye) fırkası yok olurdu, denirse:
Cevâb: Öyle ictihâd buyurmadı. Kader-i ilâhîyi keşf etdi. Ona tâbi’ oldu. Ehl-i sünnet âlimleri, hazret-i Alînin ictihâdının doğru olduğunu bildiriyor. İkinci Abdülhamîd hânın “rahmetullahi aleyh” başına gelen de, bunun gibi idi. Mason plânları ile hâzırlanmış olan çapulcu ordusu, Sultânı hal’ için gelirken, İstanbuldaki pâşalar, karşı koyalım, dedi. İstanbuldaki kışlalar ta’lîmli asker dolu idi. Fekat, Abdülhamîd hân, hazret-i Alînin “radıyallahü anh”ictihâdına uydu. Kader-i ilâhiyyeye tâbi’ oldu. Âsîlere karşı gelmedi. Böylece ittihâdcıların, kendisinden ve binlerce müslimândan intikam almalarını önledi.
Bozguncuların günden güne artması yüzünden hazret-i Alînin “radıyallahü anh” askeri dörde ayrıldı:
1) İlk şî’a fırkası olup, hazret-i Alîye “radıyallahü anh” uydular. Eshâb-ı kirâmdan hiçbirisine dil uzatmadılar. Hepsini sevgi ile, saygı ile andılar. Şeytânın vesvesesinden kurtuldular. Harb etdiklerini de kardeş bildiler. Onlarla savaşmakdan vazgeçdiler. Hazret-i Alî bunların sözlerini kabûl buyurdu. (Şî’a) adı ilk olarak bunlara verilmişdir. Bunların yolunda olanlara, (Ehl-i sünnet ve cemâ’at) denildi.
2) Hazret-i Alîyi “radıyallahü anh”, Eshâb-ı kirâmın hepsinden üstün tutanlara (Tafdîliyye) denildi. Hazret-i Alî bunları dövmekle korkutdu. Şî’î deyince, bu fırkadan olanlar anlaşılır.
3) Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” hepsine fâsık, hattâ, kâfir diyenlerdir. Bunlara (Sebeiyye) ve(Hurûfî) denir.
4) Ençok aldananlardır. Bunlar, (Gulât), ya’nî azgın olanlardır. Allah, hazret-i Alîye hulûl etmişdir, dediler.
Hazret-i Hüseynin oğlu İmâm-ı Zeynel’âbidîn Alî, hicretin (94). cü senesinde, kırksekiz yaşında vefât edince, oğlu(Zeyd bin Alî) “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, halîfe Hişâma karşı ısyân etdi. Bir ordu ile Kûfeye yürüdü. Zeyd hazretleri, askerin Eshâb-ı kirâma sövdüklerini işitince, men’ etdi. Nasîhat eyledi. Fekat askerler dağıldı. Zeydin yanında az kimse kaldı ve yüzyirmiiki (122) senesinde şehîd oldu. Kaçanlar kendilerine (İmâmiyye) adını takdılar. Zeydin yanında kalanlara (Zeydiyye) denildi.
Hazret-i Alînin ilk şî’ası olan Ehl-i sünnete göre, hazret-i Alî, zemânının en üstünü idi. Hilâfet Onun hakkı idi. Ona uymıyanlar hatâ etdi, bâgî oldu. Hazret-i Âişe, Talha, Zübeyr, Mu’âviye ve Amr ibni Âs gibi Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, hazret-i Alî ile, halîfelik için harb etmediler.