35 — Hurûfî kitâbında, (Mu’âviye, imâm-ı Haseni, zevcesine büyük bir mikdârda altınlar vererek, kandırıp, zehrletdirmek sûreti ile öldürmüş, şehîd etdirmişdir) diyor. Taberî târîhindeki iftirâları onuncu maddede bildirmişdik. Büyük (Taberî târîhi) çok kıymetlidir. Bunu, Ehl-i sünnet âlimlerinden Muhammed bin Cerîr Taberî “rahmetullahi aleyh” yazmış ve hicretin üçyüzonuncu senesinde vefât etmişdir. Bir hurûfî bu ismle ortaya atılarak, bu târîhi ihtisâr etmiş ve (Târîh-i Taberî) adını vermişdir. Bugün elde bulunan türkçe Taberî târîhi, bu kitâbdan terceme edilmişdir. Kitâbın doğrusu, bundan pek dahâ büyükdür. Mürevvicüzzeheb kitâbının da, iftirâlarla dolu bir târîh kitâbı olduğunu, Tuhfe kitâbından terceme ederek onuncu maddede bildirmişdik. Mu’âviye “radıyallahü anh” hazretlerinin şânına yakışmıyan çok çirkin ve pek alçak yalanları, bir din kitâbında yazarak, iki paçavrayı da, vesîka olarak koymak, bir müslimâna yakışır mı?
Feth sûresindeki âyet-i kerîmede meâlen, (Senin Eshâbın, birbirine çok ve hep merhametlidir. Kâfirlere karşı çok ve hep sertdirler) buyuruldu. İslâm düşmanları ise, Eshâb-ı kirâm birbirlerine düşman idi. Birbirlerini zehrletdiler, diyorlar. Müslimânlar, elbet Allahü teâlâya inanır. Eshâb-ı kirâmın birbirini çok sevdiklerini söyleriz. Eshâb-ı kirâm, hazret-i Osmânın kâtillerine kısâs yapılması işinde ictihâd etdiler. Bu bir din işi idi. İctihâdları ayrıldı. Resûlullahın zemânında da ictihâdları ayrı olurdu. Hattâ, Resûlullahın ictihâdından da ayrılırlardı. Bu ayrılık, bir suç olmazdı. Hattâ, hepsinin sevâb kazandıkları bildirildi. Bir kaç kerre âyet-i kerîme gelerek, Resûlullahın ictihâdına uygun olmıyan bir ictihâdın doğru olduğu, vahy ile bildirildi. Çünki islâmiyyet, insanlara düşünmek ve her düşündüğünü bildirmek hürriyyetini vermişdir. İnsan hakları, insan hürriyyetleri islâmiyyetdedir. İşte, Eshâb-ı kirâm, kısâs için, ictihâdda ayrıldılar. Allahü teâlâ da, Onun Resûlü de ve akl-ı selîm sâhibi olan herkes, bu ayrılığı suç saymıyor. İnsanlara verilmiş bir hak tanıyorlar. İctihâdda ayrılanlar, döğüşmeği, hattâ birbirlerini incitmeği hâtırlarına bile getirmediler. Çünki, bu ilk def’a olan bir ayrılık değildi. Her zemân ictihâdda ayrılıklar olmuşdu. Birbirlerini incitmek bile hâtırlarına gelmemişdi. Babaları arasındaki ictihâd ayrılığını gören ba’zı çocuklar, birbirleri ile birkaç kerre sert konuşmuşlar ise de, babaları buna bile dayanamıyarak, kendi çocuklarını paylamışlardı. Şî’îler de, bunu pek iyi biliyorlar. Fekat, zındıklar, Eshâb-ı kirâmın birbirlerine düşman olduklarını, bu yüzden de, âdî, iğrenç işler yapdıklarını herkese inandırmak için uğraşıyorlar. Böylece Eshâb-ı kirâmın düşüncesiz, bilgisiz ve kötü huylu olduklarını yaymak çabasındadırlar.