Îmân, korkusuz olmak, islâm ise, teslîm olmak ve kurtulmak demekdir. Fekat, islâmiyyetde, îmân ve islâm birdir. Muhammed “aleyhisselâm”ın Allahü teâlâdan vahy olunarak getirdiği haberlerin hepsine kalb ile inanmağa (Îmân) ve (İslâm) denir. Bu haberler, kısaltılarak altı şeyin içine yerleşdirilmişdir. Bu altı şeye inanan, hepsine inanmış olur. Bu altı şey, (Âmentü)de bildirilmişdir. Her müslimânın Âmentüyü ezberlemesi ve çocuklarına ezberletip, ma’nâsını öğretmesi farzdır. Bunun için, çocuklarını, hükûmetin izn verdiği Kur’ân-ı kerîm kurslarına göndermek lâzımdır.(Herkese Lâzım Olan Îmân) adındaki kitâbda, Âmentünün ma’nâsı uzun yazılıdır. Bunlara inanan insana (Mü’min) veyâ (Müslimân) denir. İbâdetleri yapmağa, harâmlardan kaçınmağa,(İslâmiyyete uymak) denir. İslâmiyyete uyan müslimânlara (Sâlih) ve (Âdil) denir. Eshâb-ı kirâmın hepsi, âdil, sâlih mü’min idiler. Tenbellik ederek islâmiyyete uymıyan müslimâna (Fâsık)denir. Fâsık da müslimândır. Ya’nî günâh işliyenin ve ibâdet yapmıyanın îmânı gitmez. Fekat, ibâdete ve günâha ehemmiyyet vermiyenin, ya’nî islâmiyyete kıymet vermiyenin, islâmiyyetin hükmlerinden bir dânesini bile beğenmiyenin îmânı gider. Îmânı olmayana, ya’nî müslimân olmıyana (Kâfir) denir. Ehl-i sünnet mezhebinden olmıyana (Mezhebsiz) denir. Mezhebsiz de, yâ sapık veyâ kâfir olur.
Kâdî-zâde Ahmed efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Birgivî vasıyyetnâmesi) kitâbını şerh ederken, kırkdördüncü sahîfeden başlıyarak diyor ki, Allahü teâlânın yer yüzünde insandan Peygamberleri olduğuna inanırız. Peygamberlerin hepsi, Allahü teâlânın onlara (Vahy) etdiği, ya’nî melekle bildirdiği (Ahkâm)ı, ya’nî emrleri ve yasakları, kendi zemânında bulunan insanlara bildirmişlerdir. Bu insanlar, O Peygamberin (Ümmet)idirler. Peygambere inananlarına, (Ümmet-i icâbet) denir. İnanmıyanlarına (Ümmet-i da’vet) denir. Peygamberlerin en sonra geleni(Muhammed) aleyhisselâmdır. Ondan sonra Peygamber gelmiyecekdir. Dünyânın her yerinde, her zemânda bulunan insanların hepsinin ve cinnîlerin Peygamberidir. Hepsinin, Ona inanmaları lâzımdır.
Yeni bir din getiren Peygambere (Resûl) denir. Dahâ önce gönderilmiş bir Resûlün dînine uymağa çağıran Peygambere ise, (Nebî) denir. Her resûl, nebîdir. Her nebî, resûl değildir. Resûllerin sayısı üçyüzonüç diyenler oldu. Peygamberlerin hepsinin sayısı kesin delîl ile belli değildir. Yüzyirmidört bin olduklarını bildiren hadîs-i şerîf (Haber-i vâhid)dir. Bir kişinin bildirdiği hadîs, sahîh olsa bile, zan ifâde eder. Bunun için sayılarını söylememek dahâ iyidir.