401

Bu büyüklerin gelmesi bereketi ile, kendimi Kâdirî nisbetinin (yolunun) nûrları içinde buldum. Kalbimden: (Beni Nakşibendî büyükleri yetişdirdi. Şimdi nasıl oluyor da, Kâdirî yolunun te’sîri bende dahâ fazla görülüyor?) diye düşündüm. Bu ânda, hazret-i hâce-i cihân Behâüddîn-i Buhârî “kuddise sirruh” talebeleri ile birlikde se’âdet ile teşrîf eylediklerini ve Gavs-üs-sekaleynin karşısında oturduklarını gördüm. Onlara hitâben buyurdu ki: (Ahmed bizdendir. Kemâl ve tekmîl mertebesine bizim terbiyemizle kavuşdu.) Bu konuşma esnâsında, Çeştiyye ve Kübreviyye büyükleri de geldiler. Kendi nisbetlerini kalbime akıtdılar. Yeniden icâzet verdiler. Eskiden bende olan bu büyüklerin nisbeti kuvvetlendi ve dahâ parlak oldu. İstersem bütün bu yollardan talebeyi kemâle erdirebilirim.

Buyurdu: Bir gün amellerimdeki kusûru görme hâli beni kapladı. Büyük bir pişmânlık ve kırıklık içinde iken, (Allahü teâlâ için alçalanı, Allahü teâlâ yükseltir) hadîs-i şerîfi gereğince, şöyle bir nidâ geldi: (Seni ve kıyâmete kadar seninle vâsıtalı ve vâsıtasız olarak tevessül edenleri magfîret eyledim.)

Buyurdu: Erkeklerden ve kadınlardan bizim yolumuza girmiş olanların ve kıyâmete kadar, vâsıtalı ve vâsıtasız girecek olanların hepsini bana gösterdiler. İsmlerini, soylarını ve memleketlerini bildirdiler. İstersem, hepsini bir bir sayarım. Hepsini bana bağışladılar.

Buyurdu: Bana, (Sen kimin cenâzesinde bulunursan, Allahü teâlâ onu afv etmişdir) diye müjdelediler. Ve yine ilhâm olundu ki, (Hangi ölünün afvını istersen, ondan azâbı kaldırırlar). Yine ilhâm buyuruldu ki, (Senin kabrinin toprağından bir mezâra bir avuç toprak atsalar, o kimse mağfiret-i ilâhiyyeye kavuşur). [Yâ o mezârda yatanın hâli nasıl olur?]

Buyurdu: Allahü teâlânın bu fakîri mümtâz eylediği yolun esâsı, temeli, sonda kavuşulan hâllerin başlangıca yerleşdirildiği Ahrâriyye yoludur. Bu esâs üzerine binâlar ve köşkler kuruldu. Bu temel, bu kadar sağlam olmasaydı, şimdiki durum böyle olamazdı. Bu kıymetli tohmu, Buhârâ ve Semerkanddan getirip, aslı Medîne-i münevvere ve Mekke-i mükerreme toprağından olan, Hindistâna ekdiler. Fazîlet ve ikrâm suyu ile senelerce suladılar. İhsân ile büyütdüler. Olgunlaşıp, kemâle gelince, şimdiki ilm ve ma’rifet meyveleri hâsıl oldu.

Buyurdu: Bize bildirildi ki, hazret-i Mehdî “aleyhirrahme”, bizim bu nisbetimizde bulunacak, bizim ma’rifet ve hakîkatden yazdıklarımızı okuyacak ve kabûl edecekdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.