401

Nûr Muhammed Pünti “rahmetullahi aleyh”: Talebesinin büyüklerindendir. Bunun hakkında, o ricâl-ül-gaybdendir. Yâ Nukabâdan, yâhûd Nücebâdandır, buyurdu.

Bedî’uddîn-i Sehârenpûrî “kuddise sirruh”: Rü’yâda Peygamber efendimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” çok inâyet ve iltifâtlara kavuşdu. Kendisine, (Sen Hindistânın sirâcısın, kandilisin) buyurdu. Zemânın kutbu olmak se’âdetine de kavuşdu.

Mevlânâ Ahmed-i Berkî “kuddise sirruh”: Bir hafta içinde bütün sülûk konaklarını geçmişdir. Bu da memleketinin kutbu olma şerefine nâil olmuşdur.

Mevlânâ Muhammed Tâhir-i Lâhorî “kuddise sirruh”: Kendi memleketinin kutbu olmakla şereflendi. Allahü teâlâ kendisine: (Senin teveccüh etdiklerinin hepsini Cehennem ateşinden halâs etdim ve sana bî’at edeni bağışladım) diye ilhâm eyledi.

Seyyid Âdem-i Bennûrî “kuddise sirruh”: Dahâ ilk teveccühde ve hattâ telkîn ânında, talebeyi Fenâ-i kalbî makâmına ve Nisbet-i hâssaya ulaşdırırdı. Allahü teâlâ tarafından kendisine husûsî bir tarz ve yol ihsân edildi. Bu yola (Ahseniyye) diyorlar. İşte bu kendi yolu ile insanları Allahü teâlâya yaklaşdırıyordu. Bu beşâreti, imâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh”, şu sözleri ile kendisine verdiler: (Size bizden istifâde etdiğinizden dahâ çoğu gaybî olarak verilecekdir. Sizin yolunuza tevessül eden, mağfiret olunmuşdur. Kıyâmetde size yeşil bir sancak verilir. Size tevessül edenler, sizin yolunuzda gidenler, kıyâmet gününde o sancağın altında râhat ve gölgede olurlar). Dörtyüzbinden ziyâde kimse ellerinde tevbe etdi. Bin dâne kâmil talebesi vardı. Medîne-i münevvereye gidince, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” selâmını almış ve pekaz kimseye bile nasîb olmıyan müsâfeha etmek şerefine kavuşmuşdu. O sırada bir ses duyuldu: (Ey oğlum! Sen benim yanımda kal!) Hakîkaten, Medîne-i münevverede vefât etdi.

Seyyid Muhammed Nû’mân-ı Bedahşî “kuddise sirruh”: İmâm-ı Rabbânî, bir mektûbunda buna: (Sizin kemâl hilâliniz, güneşin karşısında ondördüncü ay gibi oldu. Güneşe verilenlerin hepsi, ona aks etdi) yazdı. Kutb olduklarını da kendilerine müjdeledi. İrşâdları çok fazla oldu. Yüzbinlerce insanı Allahü teâlâya yaklaşdırdı. Zemânın pâdişâhı, talebesinin çokluğundan korkdu. Onu Dekkenden çağırıp yanında muhâfaza eyledi. Buyurdu ki: Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” rü’yâda gördüm. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”, O Serverin yanında idi. Buyurdu ki, (Yâ Ebâ Bekr! Oğlum Muhammed Nu’mâna söyle, Ahmedin makbûlü, benim makbûlümdür ve Allahü teâlânın makbûlüdür.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.