Ahmedin merdûdünü ben ve Allahü teâlâ sevmeyiz). İmâm-ı Ahmed Rabbânînin makbûllerinden olduğum için, bu müjdeyi duyunca, büyük bir sürûra kapıldım. Bu huzûr içerisinde iken, tekrâr buyurdular: (Oğlum Muhammed Nu’mâna de ki, senin makbûlün, Ahmedin makbûlüdür. Onun makbûlü, benim ve Allahü teâlânın makbûlümüzdür. Senin merdûdün, Ahmedin, benim ve Allahü teâlânın merdûdüdür).
İMÂM-I RABBÂNÎNİN YÜKSEK OĞULLARI
“Kaddesallahü teâlâ ervâhehüm”
İmâm-ı Rabbânînin sekiz oğlu ve iki kızı vardır:
Muhammed Sâdık “kuddise sirruh”: İmâmın “kuddise sirruh” büyük oğludur. Hicrî bin senesinde dünyâya geldi. İmâm-ı Rabbânînin, Hâce Bâkî billahın sohbetine kavuşduğu zemân, henüz sekiz yaşında idi. Bunu da berâber götürmüşdü. Dahâ o zemân, Hâce Bâkî billahın nazârlarına kavuşmuşdu. Teveccühlerinin bereketi ile, bu küçük yaşda hâllere, kendinden geçmelere, inanılamıyacak vâridâta erişdi. Keşf, zevk, kendinden geçme, nûrların içine dalmak, o kadar oldu ki, (Muhammed Sâdıka, pazardan yiyecek alın [biraz şübheli olduğu için]. Böylece, hâllerin istilâsı biraz azalsın!) buyurdu.
Aklî ve naklî ilmlerin çoğunu, babasının huzûrunda tahsîl eyledi. Onsekiz yaşında zâhirî ilmleri bitirip, dikkat ve metânet ile ders okutmağa başladı.
Babası “kuddise sirruh”, kendisine gönderdiği bir mektûbda şöyle yazdılar: (Mektûbunuzdan, Vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye “sallallahü aleyhi ve sellem” ile münâsebetiniz olduğu anlaşıldı. Bunun için, Allahü teâlâya şükr etdim. Çünki, bir müddetden beri, arzûm bu se’âdete kavuşmanızdı. Birgün, bu devlete yükselmeniz için, size teveccüh eyledim. Tesâdüfen sizi Vilâyet-i Mûsevîde buldum. Oradan ilerletildiniz. Vilâyet-i Muhammediyyeye dâhil oldunuz. Bunun için, Allahü teâlâya hamd ederim.)
Mubârek babası, bu oğlu hakkında buyurdu ki: (Azîz oğlum Muhammed Sâdık “rahmetullahi aleyh”, bu fakîrin ma’rifetlerinin mecmû’ası oldu. Cezbe ve Sülûk makâmlarını geride bırakdı. Oğlum, ince, yüksek, gizli ma’rifetlerimin mahremlerindendir. Hatâdan, yanılmakdan mahfûzdur).
Yirmidört yaşına gelince, bulunduğu yere vebâ hastalığı yayıldı. Birçok insanlar, tâ’ûn (vebâ) hastalığından öldü. Mubârek babası, bu belânın kaldırılması için, teveccüh eyledi. Anlaşıldı ki, yağlı bir lokma istiyor. Bu oğlu, kazâya rızâ gösterip kendini Allahın kulları olan insanlar için, fedâ eyledi.