Oruc [seni Cehennem ateşinden koruyan] perdedir. Zekât, zıldır. Zikr, nûrdur. Benim için ne yapdın?) buyurdu. Yâ Rabbî! Senin için olan amel nedir dedi. Allahü teâlâ, (Sevdiklerimi sevdin mi? Düşmanlarıma düşman oldun mu?)buyurdu. Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlânın en çok sevdiği amelin, (Hubb-i fillâh ve Bugd-ı fillâh) olduğunu anladı.
Herhangi bir Velî zuhûr ve imdâd ederse, onu kendi üstâdından bilmelidir. Teveccüh bir yere olmalıdır.
Da’vet edilen ziyâfete gitmek sünnetdir. Fekat, bunun şartları vardır. Meselâ, ta’âm riyâ ve şöhret için olmamalı. Halâl mâldan olmalı. Lehv [çalgı] ve lu’b [oyun, kadın] bulunmamalı ve da’vet umûma şâmil olmamalıdır. Bu şartlara uygun olan da’vete, sünnet olduğunu düşünerek gitmeli, karın doyurmağı ve başka şeyleri düşünmemelidir. Süfyân-ı Sevrî[1] buyuruyor ki, (Bir kimse, Allah rızâsı için, niyyet etmeden yemeğe da’vet ederse, buna bir günâh yazılır. Niyyet etmeden gidene, iki günâh yazılır). Şartlardan biri noksan olan ziyâfete gitmek sünnet değildir.
Ciger pâre oğlunuzun vefât etdiğini yazıyorsunuz. (İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci’ûn). Hak teâlâ, ni’mel-bedel ihsân eylesin! Kazâ-i ilâhîye sabr ve rızâ sevâbı versin! Hakîkî zarar, sevâbdan, mahrûm kalmakdır. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Mü’mine gelen kazâya şaşılır. Hayr gelince, hamd ve şükr eder. Musîbet gelirse, hamd ve sabr eder. Mü’mine herşey için, hattâ zevcesinin ağzına bir lokma uzatmasına da, sevâb verilir.)
BİRİNCİ CİLD, 23. cü MEKTÛB
Tevhîd, ya’nî Allahü teâlânın bir olduğuna inanmak, iki dürlüdür. Avâm tevhîdi ve Havâs tevhîdi. Avâm tevhîdi, câhil müslimânların tevhîdidir. Avâm tevhîdi, (Lâ ilâhe illallah) demek ve bunun ma’nâsını bilip, inanmakdır. Kâfirlerin bâtıl, bozuk ma’bûdlarını red etmek, bu bozuk tanrılarda ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanmamakdır. Birşeyde ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanmak, onu tanrı yapmak olur. Hiçbir insana tanrı dememelidir. [Ülûhiyyet sıfatı, Allahü teâlâya mahsûs olan sıfatlar demekdir.] Yalnız Allahü teâlânın ma’bûd olduğuna inanmalıdır. Avâm böyle îmân ederken, ba’zı mahlûkları da, çok severler ve nefs-i emmâreleri, Allahü teâlâyı inkâr etmekde, Ona karşı gelmekdedir. Havâs ya’nî Ârifler de, böyle îmân etmekle berâber, ayrıca iki dereceleri de vardır:
—
[1] Süfyân-ı Sevrî 161 [m. 778] de Bağdâdda vefât etdi.