401

İ’tikâdını, mezhebini saklamak demekdir. Muhtelif şeklleri vardır: Birincisi, kâfirler arasında olup, malından, canından korkanın, kalbi râzı olmadığı hâlde muhabbet izhâr etmesidir. Bu, câizdir. İkincisi, kalbinde olanı açıkca söylemesidir. Bu, efdaldir. Müseylemenin şehîd etdiği Sahâbî böyledir. Üçüncüsü, öldürmek, zinâ, malını gasb, yalancı şâhidlik, nâmûslu kadını kazf etmek [fâhişe demek], müslimân kadınları kâfirlere haber vermek gibi zararlı şeyleri yapmak câiz değildir. Dördüncüsü, takıyye, kâfirlerin gâlib olduğu yerde câizdir. Şâfi’î mezhebinde, zâlim müslimânlar arasında da câiz olur. Beşincisi, mâlını muhâfaza için de, takıyye câiz olur.(Mü’minin mâlı, cânı gibi kıymetlidir) hadîs-i şerîfi buna şâhiddir. (Mâlını muhâfaza ederken öldürülen, şehîd olur) hadîs-i şerîfi de böyledir. Çünki, insanın mâla ihtiyâcı pekçokdur. Meselâ, su gaben-i fâhiş ile, pahalı satıldığı zemân, abdest almak, farz olmaz. Teyemmüm etmek câiz olur. Altıncısı, imâm-ı Mücâhid[1] diyor ki, islâmiyyetin başlangıcında böyle idi. Çünki, o zemân, müslimânlar garîb idi, za’îf idi. İslâm devleti teşekkül edince, bu hükm değişdi. Takıyye, kıyâmete kadar câizdir diyenler de vardır. Bunların kavlleri, evlâdır. Çünki, mü’minin kendinden zararı, mümkin olduğu kadar def’ etmesi lâzımdır.

[1] Mücâhid, 104 [m. 723] de Mekkede vefât etdi.

Câhil tesavvufcular ve i’tikâdları küfre varan (Mülhid)ler, kâfirlerle dost olmakdan çekinmiyorlar. (Tesavvuf, herkesle iyi geçinmekdir) diyorlar. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Evliyânın reîsi iken (Fakîrlikle öğünürüm) demişken, Allahü teâlâ, Tevbe sûresinin 74. cü âyetinde meâlen, (Ey Peygamberim! Kâfirlerle, münâfıklarla cihâd et! Onlara düşmanlık yap!) buyurdu. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yolu, kâfirlere düşmanlık, onlarla cihâd idi. Bunlar nasıl tesavvuf ehlidir? Resûlullahın yolundan ayrılmışlar, başka yol tutmuşlar. Tutdukları yol, dalâlet yoludur. Doğru yoldan çıkmakdır. Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfler, Allahü teâlânın kâfirlere düşman olduğunu, açıkca bildiriyor. Onun düşmanlarını seven, Onu sevmiş olur mu? Kâfirler ve fâsıklar, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, (Bugz-ı fillah) vâcib olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşduracakların en üstünü olmaz ve îmânın kemâline sebeb olmazdı. Hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, Allahü teâlânın düşmanlarını düşman bilmezse, hakîkî îmân etmiş olmaz. Mü’minleri Allah için sever ve kâfirleri düşman bilirse, Allahü teâlânın sevgisine kavuşur) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, Allahın dostlarını sever, düşmanlarını düşman bilirse ve Allah için verir ve Allah için vermezse, îmânı kâmil olur) ve (İsyân edenlere düşmanlık ederek, Allaha yaklaşınız!) buyuruldu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.