Ya’nî medeniyyet, binâlar, makinalar, fabrikalar yaparak memleketleri kalkındırmak ve fenni ve her çeşid gelirleri, milletlerin hürriyyetleri, râhat ve huzûr içinde yaşamaları için kullanmak demekdir. Yirminci asrda, medeniyyetin bu iki şartından, yalnız birincisi vardır. Fen, göz kamaşdırarak ilerlemekde ise de, ekonomik ve teknik buluşlar, insanları köle yapmak, zulm ve işkence için kullanılmakdadır. Komünist devletler ve dikta rejimleri bunun misâlidir. Yirminci asr, fen asrıdır. Medeniyyet asrı olmakdan çok uzakdır.
Bu sosyalist yazar, dîni yok etmek arzûsunda çok kararlıdır. Çünki, islâmiyyet, ahlâksızlığı, nâmûssuzluğu, sömürücülüğü, iki yüzlülüğü, diktatörlüğü, jurnalciliği, kısaca, insanlığı kemiren her kötü davranışı yasak etmekdedir. Kötü rûhlu, bozuk karakterli kimse, elbette iyilik yapılmasını istemez. Bozguncu olan alçaklar, yapıcı olan islâmiyyetden elbette ürker. Bu yalancı kâfir, müslimânlığın medeniyyeti engellediğine inandırmak için, târîhi yalancı şâhid gösteriyor. Biraz târîh bilgisi olsaydı, kendini belki biraz frenliyebilirdi. İslâmiyyetin, medeniyyete hizmetini ve bugünkü Avrupanın, Amerikanın kalkınmasına ışık tutduğunu, müslimân olmıyan târîhciler de i’tirâf ediyor.
Bu câhil fen yobazının, bu yalanları kendisi uyduracak kadar kafa ve kalem sâhibi olmadığı da anlaşılıyor. Avrupada hıristiyânlığa karşı olarak yapılan saldırıları, islâm dînine de bulaşdırmak çabasındadır. Fekat, haksız olduğundan ve bilgisi gibi, görüşü, anlayışı da kıt olduğundan, yüzüne gözüne bulaşdırmakdadır.
Sırası gelmişken, Avrupada hıristiyanlık düşmanlığını kimlerin ve niçin yapdıklarını ve bu hücûmların islâm dînine karşı çevrilemiyeceğini açıklamak uygun olacakdır. Şöyle ki:
Büyük Kostantin zemânında, ilâhî kıymetini büsbütün gayb eden hıristiyanlık, siyâsî bir kazanç vâsıtası olmuşdu. Rûhânîler, hıristiyan olmıyanlara karşı, kanlı savaş açıyorlardı. Herkesi, körü körüne hıristiyan olmak için zorluyorlardı. Luther, bu çılgınca saldırıda pek ileri gitmişdi. Protestan olmıyan her dîne, her millete ateş püskürüyordu. Katoliklerin kurdukları misyoner teşkilâtı da, ayrıca fikrleri karışdırmağa, vicdânları şaşırtmağa uğraşıyor, hergün yeni yeni yazılarla, hıristiyanlık propagandası yapıyordu. Hıristiyânların ilme, fenne uymıyan ve ba’zân kan dökerek, bir yandan da aldatarak yapdıkları saldırılara karşı, Avrupada, onsekizinci asrda hıristiyan düşmanlığı başladı. Papasların, insanları aldatdıkları, hurâfelere inanmak için zorladıkları, herkesi fikr esâretine almak için uğraşdıkları yazıldı. Fekat, bu düşmanlık, hıristiyanlık dînine karşı olmakla kalmadı.