401

Derin âlim ve üstünlerin özü (Mirzâ Muhammed Alî) hazretlerine emr eyledim ki, bu (Fermân-ı hümâyûn)umuzu, bütün Îrân şehrlerine yaysın. Milletim de işitsin ve kabûl eylesin! Buna uymamak, karşı gelmek, Allahü teâlânın azâbına ve şâhenşâhın gazâbına sebeb olacakdır. Böyle bileler.

Bu ferman okunup, anlaşıldıkdan sonra, şâhın huzûruna kabûl olundum. Çok iltifâta kavuşdum. Nâdir şâh, bu başarıdan çok sevindi ve çok teşekkür etdi. Cum’a nemâzının Kûfe câmi’inde sahîh olarak kılınmasını emr buyurdu. İ’timâdüddevleye dedim ki, bu nemâz sahîh olmaz. Çünki, Hanefî mezhebine göre, şehr halkından üç kişinin, şâfi’îye göre ise kırk kişinin nemâzda bulunması lâzımdır. İ’timâd, yalnız hutbeyi dinlemek için çağrıldığını söyledi. Câmi’e geldim. Beşbin kadar âlim, me’mûr vardı. Minber üzerinde şâhın imâmı olan (Alî Meded) vardı. O sırada, Molla başı ile Kerbelâ âlimleri konuşarak, (Alî Meded) minberden indirildi. Yerine, Kerbelâ âlimlerinden biri çıkdı. Hamd ve salevâtdan sonra, dört halîfenin ismini söyleyip, herbirine “radıyallahü anh” dedi ise de, hazret-i Ömere gelince, arabî iyi bildiği hâlde, Ömer ismini münsarif olarak okudu. (Ya’nî Ömere yerine Ömeri dedi). Böylece, bu ismi gayr-i münsarif kılan (adl) ve (ma’rifeti) hazret-i Ömerden ayırmış oldu. Bunda bir hiyle olduğu anlaşılıyordu. Nâdir şâhın emri ile, önce halîfe-i müslimîn olan (Mahmûd hân bin Mustafâ hân) hazretlerinin, bundan sonra Nâdir şâhın şevket ve se’âdetlerine düâ edildi. Birinci rek’atda, Cum’a sûresi okundu. Nemâzdan sonra, Nâdir şâhdan izn alınarak Bağdâda döndüm. Olanı, biteni, vâlî Ahmed pâşaya anlatdım. İki fırkanın birbirine verdiği i’timâdnâmenin sûreti ile şâh tarafından acem milletine yayılan (Fermân-ı şâhînin) bir örneğini takdim eyledim. Bunlar ve olan bitenlerin açıklanması, İstanbula gönderilerek halîfeye arz olundu. Bu âciz hakkında, taraf-ı hilâfet-i aliyyeden in’âmlar, ihsânlar o kadar çok oldu ki, üzerime ölünciye kadar farz olan hayr düâları edâdan âciz bulunduğumu i’tirâf ederim.

[Birinci sultân Mahmûd “rahime-hullahü teâlâ”, 1108 de tevellüd, 1168 [m. 1754] de vefât etdi. 1143 [m. 1730] de halîfe oldu. İstanbulda Eminönünde Yeni Câmi’ yanındaki vâlide Turhan Sultân türbesindedir. Bu türbede Turhan Sultân ile oğlu dördüncü Mehmed, ikinci Mustafâ, üçüncü Ahmed, üçüncü Osmân ve beşinci Murâd “rahime-hümullahü teâlâ” vardır].

(Hucec-i kat’iyye) kitâbının arabî olan aslı İstanbulda, 1400 [m. 1980] senesinde, (En-Nâhiye) kitâbı ile birlikde ofset yolu ile basdırılmışdır.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.