Böyle bir halîfenin huzûrunda ve âlimlerin ve devlet adamlarının karşısında, bir câriyenin halîfeye, hak üzere halîfe olmadığını söylemesi ve orada bulunan binlerle seçme kimseye, siz bir fâsıkı, fâciri halîfe yapmışsınız, diyerek, halîfeyi kötülemesi aklın kabûl edeceği birşey değildir. Halîfenin bu sözleri gülerek, seve seve dinlediğini ve câriyenin başına altın saçacak kadar keyflendiğini yazması ise, o kadar saçma ve uydurmadır ki, buna çocuklar bile inanmaz, ancak gülerler. Câriyenin bu sözlerle âlimleri susdurduğuna, kimsenin cevâb veremediğine, orada bulunanların ve bütün Bağdâddaki Ehl-i sünnet halkın sevindiğini ve müctehidleri tartakladıklarını yazması da, müctehidlerin ve halîfenin ve bütün ehâlinin Mu’tezile mezhebini kabûl etdiğini, Ehl-i sünnet mezhebini beğenmediklerini göstermekdedir. Hâlbuki Hârûnürreşîdin ölünceye kadar Ehl-i sünnet mezhebinde bulunduğunu, Ehl-i sünnet âlimlerine son derece saygı gösterdiğini, her işini onlara danışarak yapdığını bütün kitâblar, târîhler sözbirliği ile bildiriyor. Onun zemânında Bağdâd halkının Mu’tezile mezhebine sapdığını bildiren hiçbir yazı, hiçbir alâmet ortada yokdur. Evet Hârûndan çok sonra gelen bir iki halîfenin, halkı Mu’tezile mezhebine sokmak istediği bildirilmekde ise de, bu işi başaramadıkları, bütün Irak ve Îrân halkının, şâh İsmâ’il zemânına kadar, Ehl-i sünnet mezhebinde bulundukları meydândadır. Şâh İsmâ’îl-i Safevînin [892 de tevellüd, 930 [m. 1524] da öldü], Osmânlı devletine karşı durabilmek için, müslimânları parçalamak gâyesi ile, yeniden meydâna çıkardığı şî’îlik mezhebi ise, Hârûnürreşîdden yüzlerce sene sonra ortaya çıkmışdır. Görülüyor ki, Hârûnun ve ehâlinin, câriyeyi alkışlaması, büsbütün yalan ve iftirâdır.
4- Câriye (Önce, müt’a nikâhı yapılmakda idi. Sonra hazret-i Ömer bunu yasak etdi) diyor. Hâlbuki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Mekkeyi aldığı gün, müt’a nikâhını yasak eyledi. Müt’a nikâhı demek, bir kadının belli bir zemân için istediği bir erkekle bir arada kalmak için sözleşmesi demekdir. Binlerle erkek arasında, değil fazîletli bir kadının, aşağı kadınların bile üzerinde konuşamıyacağı böyle bir sözü, İmâm-ı Ca’fer Sâdık hazretlerinin terbiye etdiği, kâmil, iffetli, genç ve çok güzel bir kadının açık açık konuşduğunu söylemek, çok çirkin bir iftirâdır. [Müt’a nikâhının yasak edilmesi hakkında, (Eshâb-ı Kirâm) kitâbımızda ve bu kitâbın 5. ci kısmında geniş bilgi verilmişdir.]
5- Câriye demiş ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz Mekkeden Medîneye hicret buyuracağı gece, Eshâbdan hiç kimse, bu gece evinden çıkmasın demiş.