Zarûrî hâllerde ve seyâhatde mal ve can tehlükesi olunca, nemâzı kazâya bırakmak câiz olur. Fekat, bu nemâzları özr bitince, bir def’ada hemen kılmalı, ya’nî kazâ etmelidir.
Nemâz, adaleyi ve sinirleri kuvvetlendiren hareketler topluluğu olduğu gibi, kalbi ve ahlâkı temizlemekdedir.
Oruc, senede bir ay, ya’nî Ramezân ayında, yalnız gündüzleri orucu bozan şeylerden uzaklaşmak demekdir. Orucun, dünyâdaki fâidelerinden biri insanlara açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunu öğretmekdir. Tok, hiç bir zemân açın hâlinden anlamaz ve ona merhamet etmez. Oruc, bundan başka, nefse hâkimiyyeti ta’lîm eder. Oruc tutma zemânı, arabî aya göre ta’yîn edildiğinden, her sene evvelki seneye göre takrîben on gün evvel başlar. Bu sebebden ba’zan yaza, ba’zan kışa isâbet eder. Yaz orucuna dayanamayan hasta kimseler, orucu kışın kazâ edebilecekleri gibi, oruc tutamayacak olan çok ihtiyâr kimseler, oruc mukabilinde (Fidye), ya’nî fakîrlere sadaka vererek bu borçlarını edâ edebilirler. Bunu da veremiyenleri Allahü teâlâ mes’ûl tutmaz.
İslâm dîninde, zor, işkence yokdur. Sıhhatini fedâ ederek, hastalanarak ibâdet etmeği Allahü teâlâ hiçbir zemân istememişdir. Allahü teâlâ, çok kerîm, gafûr ve rahîmdir. Tevbe edenleri afv edici ve merhametlidir.
Zekât, kazancı yerinde ve ihtiyâcından fazla malı (Nisâb) denilen mikdârı, sınırı aşan müslimânın elindeki toplu servetin yüzde ikibuçuğunu, ya’nî kırkda birini senede bir def’a muhtaç olan müslimânlara vermesi demekdir. Bu farz, varlıklı müslimânlar içindir. Kazancı ancak kendi geçimine kifâyet eden müslimânlar zekât vermez.
Hac ise, hiç bir borcu bulunmıyan ve seyâhatde iken âilesinin nafakasını onlara bırakabilen zengin müslimânların ömrlerinde bir kerre Mekke şehrine gidip Kâ’beyi ziyâret ve Arafât meydânında Allahü teâlâya düâ etmeleri demekdir. Hac, bu şartları hâiz olan müslimânlara farzdır. Mekkeye gidip gelmekde hayât tehlükesi, hasta olmak korkusu veyâ hacca gitmek isteyenin bedenen dayanamıyacağı müşkilât varsa, hacca gitmez. Yerine başkasını gönderir.
Bu ibâdetlerin teferruâtını, şartlarını ve doğru olarak nasıl edâ edileceklerini öğrenmek için, dört mezhebin, ayrı ayrı (ilmihâl) denilen kitâbları vardır. Her müslimânın, kendine kolay gelen bir mezhebi seçerek, ibâdetlerini bu mezhebin kitâblarından okuyup öğrenmesi lâzımdır.