480

Arabların yanına sokulan Aryenler [ya’nî Aryüse tâbi’ olan hıristiyanlar] ve hakîkî Îsâ dînini bozarak onlara üç tanrı, ya’nî Allah, Allahın oğlu, Rûh-ul-kuds gibi, kimsenin anlıyamıyacağı akîdeleri yaymağa çalışanlar, şarkın sulh ve huzûrunu temâmen bozuyorlardı. Muhammed aleyhisselâm onlara doğru yolu gösterdi. Arablara Allahü teâlânın bir olduğunu, Onun ne babası, ne de oğlu bulunmadığını, böyle birkaç Allaha tapmanın puta tapmakdan kalan saçma bir âdet olduğunu anlatdı.)

Kitâbın başka bir yerinde Napoléonun, (Öyle zannediyorum ki, yakında bütün dünyânın aklı başında kültürlü insanlarını biraraya toplayarak bir hükûmet kurmak ve bu hükûmeti [Kur’ânda yazılı olan esâslara göre] idâre etmek imkânını bulacağım. Ancak Kur’ânda yazılı olan esâsların doğruluğuna inanıyorum. Bunlar, insanları bahtiyârlığa götürecekdir) sözleri yazılıdır.

Prof. CARLYLE:

Dünyânın tanıdığı en büyük ilm adamlarından biri olan İskoçyalı Thomas Carlyle, (1210 [m. 1795]-1298 [m. 1881]) 14 yaşında üniversiteye girmiş, hukuk, edebiyyât ve târîh okumuş, Almanca ve Şark dillerini öğrenmiş, meşhûr Alman edîbi Goethe ile mektûblaşmış ve onu ziyâret ederek, ona islâmiyyet hakkındaki düşüncelerini nakl etmiş, Prusya Kralı ona (powr le mérite) nişânını vermiş, Edinburgh Üniversitesi onu rektörlüğe seçmişdir. Carlyle’in (Zencî mes’elesi), (Fransa ihtilâli), (14 ve 15. asrda Alman Edebiyyâtı), (Goethe ve Goethe’nin ölümü), (Modern İşçiler), (Kahramanlar ve Kahramanlara tapma ve Târîhde Kahramanlık) [1943 senesinde Reşad Nuri Güntekin tarafından türkçeye çevrilmişdir], (Altı Konferans) adlı eserleri vardır.

Aşağıdaki parça onun bir eserinden seçilmişdir:

(Araplar, Muhammed aleyhisselâm ve Onun asrı: Muhammed aleyhisselâm gelmeden evvel, arabların bulundukları yerlere kocaman bir ateş parçası sıçramış olsaydı, kuru kum üzerinde gayb olup gidecek ve hiç bir iz bırakmıyacakdı. Fekat Muhammed aleyhisselâm gelince, bu kuru kum dolu çöl, sanki bir barut fıçısına döndü. Delhîden Granadaya kadar her yer birdenbire semâya yükselen alevler hâline geldi. Bu büyük zât, sanki bir şimşekdi ve Onun etrâfındaki bütün insanlar, Ondan ateş alan parlayıcı maddeler hâline dönmüşlerdi.)

Konferansından:

(Kur’ân-ı kerîmi okudukca, onun alelâde [sıradan] bir edebî eser olmadığını, hemen his edersiniz. Kur’ân-ı kerîm, kalbden gelen ve diğer bütün kalblere hemen nüfûz eden bir eserdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.